12 Haziran 2008 Perşembe

not defterime düşenler IV


Aşk'a hiç vakit yoktu zaten. (Okuyucu dikkat -Aşk'a- öyle subjektif bir algı oldu ki ben de Aşk, özel isim gibi kullanmam gerektiğini hissettim.)

Yapılması gereken çok daha önemli işlerimiz vardı hep.
- Önce okul bitmeliydi. (Ya okumayı bilmiyorduk , ya aşık olmayı)
- Kariyerim önemliydi. (Ya niçin çalıştığımızdan habersizdik, ya aşık olmayı bilmiyorduk)
- Evlenmeye mecburdum. (Ya evliliğin ne olup ne olmadığı hala muğlaktı kafamızda, en terbiyeli hali ile önce kendimize sonra karşımızdakine saygımız yoktu. Bol korelasyonlu vıcık vıcık saygısızlık da olabilir. Ve ya Aşk'ı zaten hiç anlamayı denemedik...)

Örnekleri bir bir sıralamak, çoğaltmak - eğip/bükmek, havada takla attırtmak... Hepsi elimizde.
Aşk'da elimizde. Ama hiç kalbimize inmedi henüz...
AŞK'A HİÇ VAKİT YOKTU...

Ardından ne mi oldu? O küçüklüğümdeki 100 liralık sakızlar vardı bakkalda satılan, çeşit çeşit meyve şekillerinde... İşte onlara döndü. Hem ucuz hem cazipti. Günlük 5.000 lira harçlık alan biri ceplerini doldurabilir, çeşit çeşit sakızlardan istediğini çiğneyebilirdi.

AMA BÜTÜN O KOCAMAN-RENKLİ SAKIZLARIN İÇLERİ boşTU!

Ve Aşk'a hala vakit yoktu...

Hiç yorum yok: