5 Ocak 2010 Salı

unutmam lazım...kaçmam lazım



suçum bilmediklerimi merak etmek ...
sünger gibi emmek öğrendiklerimi......

şimdi ki aklım olsa...
odama bir kütüphane değil bir gardrop alırdım
içini kitaplar değil... adını bir türlü öğrenemediğim, öğrensem de dilimin dönmediği markaların en son (ve o hiç bitmeyen en leri) model kıyafetleri ile doldururdum...sahafların tozlu raflarında kaybettiğim vakti, barlarda geçirirdim. içki ve sigara kullanmamak üzere söz de vermezdim...
müzik zevkim için plakların, değişik dünya tınılarının peşinden koşmak yerine; gündelik mevsimlik -kullan/at- pop parçaları ile yetinirdim... ana haber bültenlerindeki duygusal masturbasyon için show-business olarak çıkartılan hasta, kimsesiz, fakir rollerindeki insanlara ağlardım... gülmek için ise alel ade bel altından savrulmuş kelimeler benim için yeterli olurdu....
en yakın arkadaşımı "naber lan şefersiz, onun bunun çocuğu" diyerek yavşakça sırıtarak çağırdıktan sonra - ele ense göte parmak - muhabbetler ile geçiştirirdim günümü...
gecelik zevkler yaşadığım insanlara kullan at kağıt mendil muamelesi yapar; kimsenin dertlerini dinlemek için vakit ayırmazdım....
her gün babamın karşısına dikilir ondan harçlık isterdim...yahut biraz zengin orta yaşlı birini bulup; onun sırtından geçinmeyi denerdim...
kulaklarımı dünyaya tıkar, posta gazetesini her sabah  tuvalette  okur ve orada öğrendiğim 3-5 cümle ile orada burada harikalar yaratan biri olurdum...
haberdar olmamanın, bilmemenin, görmemenin...keyfini çıkartırdım...yaşım 40 lara geldi mi bir de sevgili (ki bu sevgili hayatında baba rolü silikleşmiş yahut hiç olmamış aslında sevgiliden çok bir baba arayan biri olurdu ; onun bu yönünü sömürürdüm) edinir -ki büyük ihtimal yaşça benden küçük biri olur- onun ile gençleşir, günah çıakrtırdım...bu esnada tatmin ettiğim cinsel hazlarımın sınırı da olmazdı haliyle...
ve bütün bunları yapınca kitlenin içinde gayet mutlu yaşayan biri olurdum...

ya en olmadı...az biraz ineklik edip bir bilimsel disiplin öğrenirmiş gibi yapıp..bir lisans /bir yükek lisans diploamsı bulup buluşturup ; sırf o bildiğim konuda herkesin resmen kafasını s*kerdim... o konu da tek otorite olduğuma kendimi de inandırırdım... sürekli insanlar benim kıymetimi bilemiyor...ah bir öğrense atomu ikiye bölüyorum oysa...havlarında olurdum. egosal tatminlerim ile beyinsel orgazmlar yaşardım... bu öğrendiğim bilgileri de onun bunun kafasına savurur, böylelikle başkalarını ezerdim...
"en iyisini ben bilirim" cümlesinin gerisinde o ön yargı duvarlarının gölgesinde rahat bir yaşam sürerdim...
bir konuda eksiği olan insanları kınar ; anlaşılmaz olarak konuşmayı marifet sayardım...
insanları anlamak gibi vakit kayıplarım olmazdı...ön yargılarım ve o -derin- hislerim bana herşeyi bir bir anlatırdı zaten...herkesin bakışından bile anlardım "ne mal" olduğunu..hali ile zihnimi meşgul etmezdim böyle gereksiz şeylerle...

....oysa ben bunların hiç birini yapmadım...

Hiç yorum yok: