29 Ocak 2010 Cuma

yağmur ve ...


 Bana öğreten babama, Ebu Turab'a , sıcaklığı ve yalanı gösteren anneme, İmam Süccad'a, Dr.Ali Şeriati'ye, Cemil Meriç'e, Şehram Nazeri'ye, Gothe'ye, J.P.Sartre'a, Jeff Buckley'e, Sabahat Akkiraz'a, İbn-i Haldun'a, Kazancı Bedih'e, Sadık Hidayet'e, İhsan Oktay Anar'a, Fizuli'ye, Nabi'ye, Jostein Gaarder'e, okuma-yazması olmayan Fikriye Yengeme...
ve diğerlerine...


Herşey ne kadar da uyuyor ardı sıra....yağmur ve.... "ve" den sonra ne yazsanız gidecek gibi?!... gece geç saatlere kadar oturmaya ve bilinmeyeni beklemeye inat ile devam ediyorum. Umutlarım, korkularım, heyecanlarım... hepsi beraber... iç içe...Büyük haberler değil aslında beklediklerim. Zavallı bir ruhun içinde bulunduğu bedenin yarınına ilişkin kaygıları....Olabildiğine dünyaya ait...Yani yağmura değil, yağmurun indiği toprağa ait...Bu neccaset dolu dünyadan olabildiğine ....hayır o cümleleri kuramıyorum. Özür dilerim ....

Nerden başlamalı bana kimler neler öğretti ise....

Üremelisin dedi..İnat ve istekle...Mutluluk ile bunu benden istedi...Soyu kesilmiş olan mıyım? İçim nasıl da korkuyor? Oysa rüyam....zem zem suyu...

Direniyorum, kendime kendimle kendimce....Hiç bir şarkı göklere çıkartmıyor anne!...suskunlukta karar kılmış ve kendi kastını , kendi rolünü kabullenmişim artık bu hayatta...çilehane ne tarafta?

Yağmur ve...

Hiç yorum yok: