29 Temmuz 2009 Çarşamba

bugün ise bayramdır


tam ortasındayım...her kafadan bin bir ses ... fikirler birbiri ile çarpışıyor... söylenenlerin yarısından fazlası yalan biliyorum/biliyoruz....yine de konuşuyoruz.

ben ise kaçıyorum!

sorular soruyorum ve dua edebiliyorum!... şuaralar yapabildiğim en iyi şeyler...ruhumu göğün üstündeki bir bekleyişe adasam mı adamasam mı terettüdü değil!!!!

bütün kutsallarımın mezarı başına geliyorum...sadece "sustuklarını" söyleye dursunlar; onlar benle konuşurlar mı?...

bilmiyorum...
susuyorum önce, sonrasında derin derin bakıyorum toprağa; içimden küfürler etmek, isyan, şirk, çığlık, terbiyesiz ne kadar söz varsa saymak... geçmişi ve geleceği hakkında ağıza alınamayacak, düşünülemeyecek derecede kötü şeyler söylemek... geliyor kalbime...

susuyorum sadece. ne büyük bir sıkıntı çekiyorum. ağlayamıyorum da...
küfürler küfürler küfürler...aklıma gelen içimi kemiren... ne ızdırap...

ellerimi yüzüme sürerken kalıyorlar yüzümde...avuç içlerim günah ve toprak kokuyor... vücudumda ağırlık...yorgunluk... son kalan gücümle eğiliyorum...aylar evvel öptüğüm o mezar taşını edep ile...saygı ve hürmet ile öpüyorum

dudaklarımda tatlı bir granit soğuğu...başımı vurmaya başlıyorum taşlara... yeşilden siyaha sonra kırmızıya dönüyorlar... kan revan olmuş her yanım...susturmak için küfürleri-içimden geçen- vuruyorum kafa tasımı... beyinde sarsıntılar...bitiremediğim düşünceler...

ağlasam ne rahatlarım!

yok...

------------------------------------

omzumda bir el sonrasında...
sen diyor.
ben diyorum.
aşık mı maşuk mu? diyor
hiç diyorum
bir tülbent çıkartıyor kan dolu alnımı ve yüzümü silmeye çalışıyor...
gökten bir bıcak ile bir ademoğlu iniyor
bir ses
koç oldun diyor
bugün ise bayramdır

26 Temmuz 2009 Pazar

derviş...

derviş tesbih taneleri arasında gezdiriyor elini... okşuyor her bir taneyi... sabrın müsvettesini çıkartıyor üstüne sanki. her tanede geçmiş tramvaları geliyor bir bir. tesbih aşikar ediyor bilincin altında ne varsa. ve derviş biliyor. biliyor ama konuşmuyor. konuşamaz! meryem orucundadır... üç gün üç gece konuşamayacak... ne büyük bir huzur sessizlik...

anneme bağırıyorum yine... kırıyorum kalbini farkındayım. başımı bin türlü derde bin bir defa sokmuş olsa da bağırmamı hak etmiyor... benim hiç bir davranışımı hak etmiyor aslında... hak ettiklerimiz? yok ki... ah hediyeler denizi içindeyim.

telefonlar....mailler....yazışmalar....ardından gün içinde beni arayıp buluşmak isteyen arkadaşlarımla bir bir planlar yapıyorum. bol paradokslu....

hazırlandım. çıkacağım ki... kapının kulpuna elim varmıyor.
duruyorum; dervişin duruşu!
susuyorum ; dervişin susuşu!
...

elim geri çekiliyor...ayaklarımda da.... soyunup banyoya gidiyorum!... önce yaralarıma tuz basıyorum. çok acıyorlar. hem de çok! gözlerimden yaşlar geliyor ama
sabrediyorum...derviş sabrı...

odama geri geliyorum...arkadaşlarım, dostlarım, sevgili editörüm, pek muhterem yazar çizer dostlar... gelemeyeceğim... başım ağrıyor, midem rahatsız, başım dönüyor sanki...
-...
-...
-...

ritüelleşen diyaloglar...bir dahaki haftasonuna temenniler...

sonuç;

ayin kaldığı yerden ; ikinci selamın ortasından devam ediyor...ve ses/nefes mest ederken ben bu günün en sıcak vaktinde dem buluyorum...bir damla göz yaşı düşüyor...

babamdan uzaktayım... göz yaşlarımı silemez...kaçtım ondan ufacık bir çocukken... şeytan aldatmacalarına kurban giderken...

"bir daha eskisi gibi seninle konuşmayacak " dedi annem...bağıramadım, tepki veremedim...şimdi olsa ne hırçın olurdum...

hırçınlaşıyorum... derviş hırçınlığı....

23 Temmuz 2009 Perşembe

ve ben ait değilim göğün altındaki hiç birşeye...

ve ben ait değilim göğün altındaki hiç birşeye...
anneme
babama
eski dostlarıma
arkadaşlarıma
yaşadığım şehire...

sen çocuk! bil artık...
öğren gerçeği keşfetmeden evvel hakikati...
olabilir herşey mümkün bu hayatta
olabilir inandıkların, taptıkların...
körü körüne bağlandığın ideolojiler...
değişebilirler
ama bir tek olmalı kalbini verdiğin
sevdiğin bir tek...
aşık olduğun bir tek!

bir çok tanrı duyacaksın...bir çok haberci...bir çok söz...
kafan karışacak bazen
isyanın eşiğinden ya döneceksin yahut ruhun isyan ateşi ile kavrulacak!
ne kadar adaletsizlik varsa sana yapılan ve senin yaptığın...
ne kadar kazık varsa sana atılan ve senin attığın...
ne kadar erkek ve kadın varsa yattığın!...

vurulacak yüzüne bir bir ...
ağlamana fırsat kalmayacak...
yine de nefes alabiliyorsan
-ki kalp ritmin bozuk
-ciğerlerin küçük
-nefesin kısa olabilir...

büyüyeceksin çocuk!
alacak ruhunu göğün altındaki herşeyden
ve Aziz Françovis gibi
öleceksin aşk'a olan aşkın yüzünden!

işte o an felahın anıdır!...
ve vaizin intiharıdır!

22 Temmuz 2009 Çarşamba

aşık maşukun yitiği...


yorgunluk...damarlarımda dolaşırken...kulaklarımda bir tını

"ruhum insanım tanrıyım..."

bir kaç yudum ekşimiş vişne şerbetinin kuruluğu çatlamış dudaklarında idi
öpüşmekten yara olmuş hep...
utancın son izleri....
kimdir bu hale düçar oldu nice sebep?
aşk masalı ile uyutan kim bizleri?
diye sordu hep...
"men ez jihani digerem..."
diye devam etti santurun çığırtkan kıldığı nağmeler ile parça...
kalbi daha dingindi
kesik izi elleri
titremiyordu artık
akşamın üstünde silik gölge izleri
ikindi onu seviyordu o ikindiyi
ara ara unutsa da sevgiyi...
bilirdi yine de
aşık maşukun yitiği...

19 Temmuz 2009 Pazar

amin

amin diye başladı kürsüdeki bilge duasına... yalnız kalan bütün insanlara adadı duasını. o da belki farkındaydı kalplere hükmedemeyeceğinin... konuştuğu kalabalıktaki insanların tek tek gözlerine bakamıyordu. kaçırıyordu birşeyleri hep. dualar etti, ve isteklerini en kibar en latif dillerle iletmeye çalıştı...

duraksadı
sustu
dili tutuldu
"amin"
dedi
başka birşey aklına gelmedi
konuşmayı unutmuştu...

kızardı yanakları. gözlerini aşşağı indirdi, göz kapakları ıslanır gibi olmuştu...onu gören kalabalık cismen olmasada fikren dalgalandı...

ellerini yüzüne götürdü...öylece kaldı...bir daha indiremedi ellerini yüzünden...
melek geldi...omzuna dokundu...
"vakit" dedi
"şimdi mi?" diye geçirdi kalbinden ki...teklediğini hissetti...
amin!... sesi...ölüm sessizliği idi bu!...sağırdı...

sesler kesildi
amin
gözlerden fer çekildi
amin
ve kalp ritimden düştü
amin
içimdeki ben süzüldü...kaçtı zindanlarından özgürlüğe...asumana kanat çırptı...
amin...

18 Temmuz 2009 Cumartesi

ne intiharlar ettim, ben ölmeden önce



ne intiharlar ettim, ben ölmeden önce
aylardan şubat
vakitlerden sabah
ezanlarda çınlayan kelimeler Allah!
öpüp başıma koyduğum el kutsallığında
silahımın namlusundan patlayan mermi çekirdeği...
düşlerimde hırçın kalbim bebek uysallığında
bunca yaşadığımın gereği
bir boş kovan düşer yerlere...
tutanaklara yazılır adım...
musalla tahtım...fakat kılınmaz namazım

ne intiharlar ettim, ben ölmeden önce
aylardan mayıs
vakitlerden öğlen
ah! bu kadar gün ben miydim bekleyen?
yolun heyecanı yolcuda...
ilkin heyecanı sonuncuda
telefonlarda sesim titrek...mektup beklerdim uzaklardan
geceye bağlanırdı sabah kabustan rüyalar döngüsü
kalbime saplanan istihkakımdan...
üç mermi bir de piyade süngüsü

ne intiharlar ettim, ben ölmeden önce
aylardan temmuz
vakitlerden ise gece
herkes uyumuş ama
kirli beden...kirletilmiş beden uyuyamamıştı...
kafamı duvarlara vurdum
kireç ve kan karıştı birbirine...
acıdı hem de çok!
anne bak ellerimde hiç kir yok!
insanlar canlarını sunarmış sevdiklerine...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

bir türkü geliyor nereden geliyorsa...

mevsim kış
sıcaklık - 20 derece
saatler sabaha karşı bilmiyorum kaçı kaç geçiyor...
gece ile sabahın arasında bir vakit...

yer 9 no'lu taş kulenin nöbet mevzisi
kum torbalar arası...
HK FS serisi G3 piyade tüfeğinin namlusunda 7.62 mm 'lik bir fişek sürülü...
soğuktan mıdır bilinmez, kuşlar bile uçmuyor...
hafif bir güneş ışığı sızıyor kulenin nöbet mevzisinden içeri... kum torbalarının arasından...
nişan gezi 100 metreden 200 metreye geçiriyor...
uykunun en çok bastırdığı saatte uyumamak istiyor nöbetçi...
aklına bir türkü geliyor nereden geliyorsa...

"göç göç oldu göçler yola düzüldü
uyku geldi elâ gözler süzüldü
o zaman da elim yardan üzüldü
ağam nerden aşar yolu yaylanın?"

11 Temmuz 2009 Cumartesi

gün batımı notları

yorgun, sıcak, koşuşturmacalı günler. bol bol terlenilen, nem ile bunalınan...İstanbul kendini her gün batımından bir yolunu bulup affettirir gündüz güneşi ile kavurduklarına... vapurlardaki makina operatörlerinden, sahildeki simitçilerine kadar...

yürüyorum...

eminönü, gülhane, soğuk çeşme sokağı, ayasofya, sultanahmet, alman çeşmesi, firuz ağa, çemberlitaş, beyazıt, süleymaniye, eski şeyhulislamlık, fetva yokuşu, tekrar eminönü...oradan; galata köprüsü, karaköy rıhtım, voyvoda caddesi, Kamondo Merdivenleri, eski ingiliz hastanesi, galata kulesi, beyoğlu, istiklâl caddesi, taksim meydanı, kabataş...

yürüdüm...

düşündüm...
düşündüm ki; bazı insanlarla koca bir hayatı paylaşmak gerekirken; bazıları ile hiçbirşeyi hatta hayallerini bile paylaşmamalı!...

9 Temmuz 2009 Perşembe

suds

(S)HE

came / gone
saw / closed his eyes
done / gave it up
kissed / spit out
licked / threw up
got / lost
took / left

...
as suds

5 Temmuz 2009 Pazar

what a soul was it? what a freedom was it?...


be free...
say what you want
as it can be
even your last
maybe your first
defy sayings to life...

i was born
i had been thrown to this world...
no sounds
no view
no touch
no taste
no words...

it was not a beginning even not an ending...
i know
i was not the last
although i was not the first...

i was free...so;
i felt
i knew
i talked
i saw
i tasted
i spoke
i wrote...

till i want to give my freedom up. i tried many times to sell my soul- whoever wanted to buy-... no one... no one want to buy...

my heart was broken and thought about the answer of why?...

a
sagacious man came near me...

he asked;
-have you ever felt in love?
what a dareful question was it...i shocked...i thought...i answered
-no...
he said sadly...
-what a soul was it? what a freedom was it?...

2 Temmuz 2009 Perşembe

I have waited till midnight!

what a feeling is -do not wait anything!-
no hope
no dream
no passion
...
totally no future

**************************************
A Shia wait for 12th Imam
A Christian wait for Messiah
A Budist wait for to reach nirvana
...for all keeping alive

accounting the minutes whlie waiting a bus at the station, is much more slower than the journey...
the roads that you have walked to reach your lover, is much more than common moments that you have shared...

in fact all are vice versa...

**********************************

and I have waited till midnight!
moments killed me
the seconds were as heart attacks
am I a ship in the time sea?
no coast
no port
no where says the song of the end
a song of infinity...
all my letters,that were in bottles , has sent
to the first coast,that it will arrive
and
to the first person, that he will make me keep alive!

Dreamed by AVARE (from 23:45 to 00:00 )

sorry mom, sorry dad!

"devil looked at my eyes... with full of afraid...
he run away
he escaped!...
I shouted at him..."why?"
he turned his head on his left shoulder and said
"your fire is bigger than mine!"
********
what a fire is it that bigger than devil's... more then hell...
Prometheus ! you must see mine! "

that was a dream of a dervish... he run away from the temple to an endless eternity. in fact he escaped from himself to himself... what will explore his road inside his soul?
-a fire! a fire that is bigger than hell...
********
Hermes! wait for my prayer to Gods... I want a fire that even they can not afford it. I want the feeling and the situation which makes them a "God"!...

As I want
the throne of a king or the king of a thorne
the silence of a hermit or the hermit of silence
the temple of a monk or the mork of a temple
the students of a teacher or the teacher of students....

I want the things that make others" to be"...
My mom! My dad! how a spoiled child I am...
sorry mom...
sorry dad...

Dreamed By AVARE (at 00:30 after a caffeine attack in my blood )