20 Kasım 2011 Pazar

büyüsem büyüsem

vav-ı kasemlerin ardı sıra gelen şeyler olmuştur hayatımızda
ve isimleri...
arkamı dönüp bakıyorum
omzumda bir el
daha önce kalbime dokunmuş olan
defalarca
ve babam
korur beni göğün ve yerin / altında ve üstünde ne varsa.
"babamın gölgesi koruyor beni
oh ne güzel şehir bu eski şehir!"
....
kucağına alıp sevemese de artık beni
bilir 5 yaşımın bütün düşlerini
Bağdat, Diyarbakır ve Kufe'den bahsederdi
düşlerimi süslerdi
Ebu Turab'ın sözleri
mızraklar, kılıçlar, dik bir duruşun ardında saklı olan
Musa'nın hikayesini ilk senden dinlemişimdir
ve nice Beni İsrail peygamberlerinin başına gelenleri
ve hep korurdu kelimelerin...
ardımda bıraktğım gidenleri
o en umutsuz anımda gelmelerin
söylediklerin...
...
tekrar çeksen kılıcını?
ve çağırsan var mısın kesilmeye?
varım diyemesem de..
boynumu uzatsam
İsmail'i taklit edebilsem?
"...kesseler de akmaz kanımız..."
öpsem şimdi soğuk bir yüzeyi
hürmetle
alaca karanlığında akşamın
hani kimseler görmezken
kimseler gitmezken
herkesler korkarken...
eğilsem
öpsem
çatlak dudaklarım
selvi ağaçları altında
...
babamın gölgesi hep üzerimde iken
büyüsem..büyüsem...

13 Kasım 2011 Pazar

gidip geri gelmeyen bütün süvarilerin ardından



o günün ardından
ve savaştan süvarisiz dönen her atın üzerinde onu aradılar
ve her susuzluğun sonrası tatlı bir suyun içiminin ardından onu andılar
"bakın! bakın!..." dedikçe mağripteki ağıtlar
yüzlerini çevirdiler görmemek için...
daha fazla üzmemek için kalbi bazen bakmamak gerekir
zira
gözler önce kirlenir kalpten
ihaneti gözler
hırsızlığı eller yapar
yalanı dil söyler
kalem sadece yazmaz..
yaşatır da...
atlar süvarisiz döner...
her at süvarisinin oğullarına miras bıraktığı hikayeler taşır
ve cennetin rüzgarı atın iki kulağının arasında esmeye devam eder..
ve atlar süvarisiz döner...