29 Aralık 2010 Çarşamba

ahir zaman yolculukları

bu çağın dervişi süpermarket rafları arasından çıkacak mıdır?
tekkeden ayrı düşmüş derviş tesbihine ne zaman kavuşur?..
ah vird kalbi nasıl teskin eder
vird huzuru ve tekrarın ululuğu
"...yüz sürelim dergaha..."
ey aşık-ı sadıkan diye feryat eder stüdyolardan ademin evladı
Allah'ın kullarına
kul çoktur da...sadık kalabilen?
"...şal aba geyinenler sevdiğine sadıktır..."
şallarımız ve abalarımız kirletilmiştir. yatak odalarına kamera girdi. görsellik en leri aşıyor in/out sıkışıklığında.


vird sessizliği.
vird sakinliği
ahir zamanın yolcularına ilaç
ya sadık bir dost, yahut yalnızlıktır.
ve sığır çobanları koca koca binalar dikmişler
toprağa secde eden azınlıktır
ey yalnız adam! kaç!
fersahlar ötesine insanlardan...
közdür taşıdığın
elinde ve dilinde.
ahirsel sözlerdir
söylediklerin.

19 Aralık 2010 Pazar

ey can...

"...nicedir derdim bilmezlere kaldım...
derya içre derya bilmez
mizan bilmezlere kaldım
yandım ey can
yanmak bilmezlere kaldım..."

soğuk bir aralık günüydü. ben de artık eski gözü ile bakılan o sony walkmanlerden bir tane...kulağımda bu sözler ... dinliyorum...otobüs tıklım tıklım...hep uzundu yollar ben eskide iken.pil bitmesin diye, kalem ile başa sarardım kasedi. ve aynı parçayı tekrar tekrar dinleyebilmek büyük bir lüks olmasa da önemli birşeydi...

o zamanlar hani ben eskide iken
yine derdim bilinmez
yine mizan bilinmez
yine yakınılırdı.
hani hatırlarmıydım
"ol mahiler ki derya içre deryayı bilmezler..."
akşam bilmem kaç vapuru bir köşeye sinmiş kulağımda mp3 player...istediğim parçayı istediğim zaman istediğim kadar dinlemenin ne büyük bir keder olduğunu anlamış bir halde sıkılıp çıkartıyorum kulaklıkları. çantamdan yedi askı şiirlerini çıkartıyorum. kalem kağıt eşliğinde okunuyor. bünyeye zarar da vermiyor o kadar... karşı koltukta oturan bir kadın yanındakine hayıflanıyor...
"bak canımmm ben mevlana değilim gel ne olursan ol yine gel demicem, adam ol yine gel...çünkü biz mevlana, yunus, hacı bektaşı veli ....değiliz...onların olayı başka"
müdahale edesim geldi. sustum. lebid muallakatı açıktı. belki lebid'in hatırına sustum. diyesim o ki...

taklit edebilmek ne büyük erdemdir. meğer ki taklit edilen; yunus, mevlana, hacı bektaş... olsun
yoksa benliğimizin oyunlarını oynarız da, olması gerekeni taklitten mi kaçarız?

hem ne demişti mevlana celaleddin rum-i ; (sevilmeyi değilsede sevmeyi ondan öğrendim zira)
"gel ne olursan ol yine gel
biz güzeliz sen de güzelleş..."

18 Aralık 2010 Cumartesi

12. gün

günler vardır susmak konuşmaktan
günler vardır konuşmak susmaktan efdaldir...

ben sustum
turab ıslanmıştır dem ile
ve toprağın babasının çocukları
hurmayı ağzından çıkar demişti deden
ve tükür tükür
hatırlar mı kitaplar?
sen bir omuzunda, kardeşin öteki...
sükut içeren yakarış
her gün, solacağını bilerek bakmak çiçeklere ne acıdır
ve öleceğini unutup nefes almaya devam etmek en büyük ahmaklık
şiirler okurdun meclislerde
lebid bile suskun
ben de sustum
zira...
günler vardır susmak konuşmaktan
günler vardır konuşmak susmaktan efdaldir...

6 Aralık 2010 Pazartesi

mutfağım....

KAVGA ETME...
ÇAY DEMLE...
لا نقاتل
تخمير الشاي

1 Aralık 2010 Çarşamba

Sil Baştan




sadece bu şarkı gibi olduğumu söyledi bana çok da tanımadığım bir kadın ...
baktı ordan oraya sürgün oluşuma
ve yeni başlangıçlarıma
ve bitişlerin ne deneli aslında mutluluk ile karşılandığına
isyanım sanki bir parça huzursuzluğa
....
gün geçtikçe ağırlaşıyor UNUTMAK kelimesinin manası...
....biri bu kadını sustursun...çok acıtıyor.