23 Aralık 2015 Çarşamba

yazamadım

Aklımda hayalin varken, ellerim titredi yazamadım.

15 Aralık 2015 Salı

Az daha mutlu oluverecekken...

Sürekli bir huzursuzluk arayışı, mutlu olmamak gerektiğine bir inanç... Sanki hep bir şey çıkıp gelecek ve diyecek ki...
Bir trajedi ihtiyacı ile yaşamak
Az daha mutlu oluverecektim
Aşık falan olmuş da susmuş değilim oysaki...
Az daha sessizce ölüverecektim
Susmuş değilim oysaki...
.
Yani ben eski şiirler arasında gömülüp kaybolma telaşında yaşamaya devam ederken, şu kısa hayatta daha sakin,
daha durgun,
daha pürüzsüz,
ne kadar az rezil olursak en iyisi.

Sevdim desem lanetleneceğim,
Sussam içim içimi kemirecek,
Direneceğim.
Her gece ve gündüz.
Bekleyeceğim
Çıkıp gelmesin kimse diye.
Yıkmasın bu perdemi, 
Yakmasın sonradan söndüreceği bir alevi
Sessizce bekleyeceğim

Ali Mescid'te nasıl feryat etti ise 
"And olsun Kabe'nin Rabbine....
Kurtuldum! "

Kalbim Hayber kapısı
Bekleyeceğim
Sökülüp fırlatılmasın diye...
Söküleceğini,
Kırılacağını,
Fırlatılıp atılacağını 
Bilsem de.

Safındayım kalbimin siperlerinin
Az daha mutlu oluverecekken...


21 Mayıs 2015 Perşembe

bazen

sadece canınız sıkılır
göğsünüz daralır
yetmez gökyüzü
bir kelebek omuzlarınızdan kanatlanır
ateş etrafında döner dolaşır da...
bir türlü cesaret edemez yanmaya
onun sıkıntısıdır her yatsı ezanı sonrası düşen aklıma

17 Nisan 2015 Cuma

gay olmak zordur

küçükken ben,
herhangi bir köyümüz yoktu,
hala olmadığı gibi.
köye ilişkin verilen kompozisyon ödevlerinin konusu olacak
bir köy işte
babam ile annem memleketin iki ayrı ucundan gelmişlerdi
onların aileleri de daha farklı daha uzak iki noktadan.
daha doğrusu bir aidiyet , bir asabiyet eksikliği...
ah ibni haldun!

yöresel yemekler annemin memleketi kadardı
yöresel hiç bir diyalog / şive hatırlamıyorum
köy de yoktu,
kış başlamadan gelen erzak kolisi de...
memleket yoktu.
zira çoktu.

bir gün dedi annem
bir gün aşık olursan sen gibi birine...
-ah ikimiz de iyi biliyorduk ben gibi birinin nasıl olduğunu...-
onun kalbidir memleketin.
doğru ya!
tüm hatıraların onla dolar,
ruhun onda doyar,
her tatilde değil sadece...her gece bedenin onun tenine kaçar...
ve çocuğun olmayacağı için cevap vermek de zorunda kalmazsın
9 yaşı merakındaki sorulara
sessiz de kalabilirsin.

şimdi diyelim sevdin.
evlenemezsin.
nikah ve çağırılacaklar listesi yoktur.
şeker de, memur da, limonata da...
takı da, kırmızı bekaret kuşağı da, damatlık da...
10 yıl vadeli bir evin kredisine girmezsin.
okulların ne zaman açılıp kapandığı da umrun dışıdır.
daha doğrusu nerden baksan...
bir aidiyet, bir asabiyet eksikliği...

gay olmak zordur.
ön yargılarla güreşmek de
bir erkekle sevişmek de
çocuk sahibi olamamak da
köysüzlük de
memleketsizlik de
..

1 Nisan 2015 Çarşamba

ölse de yetmez.

kanı kan ile temizlerler bu ülkede.
acıyı acı ile ovarlar..avuturlar...
aksini söyleyen zira 
vatan hainidir...
hep en haklılar susarlar
daha çok haklı olmamak adına
ölseler de yetmez
zalimin yüzüne kusarlar
çok haklı olup da vurulanlar...
ölseler de yetmez...

oysa bilseler ki bir kırmızı kuştur uçu veren bu cehennemden cennete
ekmek kokusu sinerken bileklerine
bilyeler ceplerinde koşarken haykırarak "anne"
ölse de yetmez.
unutulsa kafi.



2 Mart 2015 Pazartesi

miz

bekleyişin acısını çıkartır sanki insan aşık olduğu vakit maşukundan...
gelirse Mehdi bütün cinayetlerin hesabı sanki ondan sorulacak...
buluşmaya geç kalmış bir davetliye yapılacak olan bütün sitemler...aslında gelişinin görkemini gölgelemez mi? oysa beklediğimiz sevgili değilde kendi egolarımız ve arzularımız ise? bitmek tükenmeyen arzular ile mi seveceğiz birini? ya çekip gider diye korkarak mı? korkumuz sanki onu çalmış gibi sevmemizden...onu çalmış gibi seviyor oluşumuz ise bir ganimet gibi aşkı hak etmeden...emek vermeden kazanmaya çalışmamızdan değil mi?
büyük ikramiyenin vurduğu bir piyango bileti muamelesi yapmayı ne zaman bırakacağız sevdiklerimize? 
aşkımıza emek katabildiğimiz zaman...
sabredebildiğimiz, dinleyebildiğimiz, paylaşabildiğimiz, anlayabildiğimizi...bildiğimiz kadar ...
"...miz kadar".

24 Şubat 2015 Salı

vaazlar...söz...

hiçbir tebessümün ferahlık veremeyeceği gönülden
hiçbir terkibin deva olmayacağı yaradan
hiçbir sözün kar etmediği inattan
...
herşeye Kadir olana iltica ederim!

herkes sevdiğinin adı ile başlasın aziz cemaat! muteber kitle!
vakit geç değildir
biz sadece fazla hunharca harcadık zamanımızı

kıymet bilin aziz kitle!
cemaat lütfen dağılabilir mi?
sözlerim yok.. namaz için ise vakit daha hayli erkendir...
henüz aranızda sevdiğine açılmamış olan var ise
yani henüz annesinin ayaklarına dudaklarını değdirmemiş
babasına kocaman sarılmamış
sevgilisinin dudaklarına bir ateşli buse kondurmamış...
olan var ise...lütfen... yani hepiniz...
çıkabilir misiniz mescitten?
hiçbir sevgiye bulaşmamış bu yürekler ile mi yöneleceksiniz Allah'a?
kopya çekerek mi yaşayacak ve aşacaksınız sınavları?


16 Ocak 2015 Cuma

ya şimdi?

hiç bir söz yok ki,
içinde sen olmayasın.
sessizlik dahil.

meğer ki canım sıkılmış olsun
annem uzakta
beş yaşım uzakta
avlusunda koşturduğum tekkemiz uzakta
yani yüzümü gömdüğüm temiz çarşaflar uzakta
bilesin büyüyen çocuk!
araf var uzakta.

her sözden geri durdum. 
fayda yok nede olsa..
sen yoksan içinde.
annem yoksa
masal yoksa dilinde
hiç bir düş yoksa sonunda 
hangi aşk bizi paklar,
büyümüşlüğün kirinden?
hangi güzel sözler temizler dilimizi
yalandan?
hani sarıp sarmalayan var ya ikimizi...
susup da söyleyemediği
aslında kimsenin kimseyi çok da sevemediği
idare ediverdiği 
yalandan...
annemiz de yoktur ya 
kime şikayet etmeli?
beş yaşına kadar anneye, sonra tanrıya 
ya şimdi?


6 Ocak 2015 Salı

vaazlar

ey nefsim! ey ben!
ister bir ister bin kapı örtülü olsun ne fark eder? Meğer ki günden ışıktan uzakta olasın... Eflatun'un mağarasına kaçan keşiş, anne karnına geri dönen bebek, ricat eden ordu... hepsinin de üzgün olduğunu bilirsin fakat mecburdurlar... 
virdi devam etsin diye keşişin, karnı doyabilsin diye bebeğin, ölmesin diye son kalan askerleri ordunun...
şimdilik ricat vaktidir...rica ederek ve af dileyerek ayrılmalıdır sahneden...
affedersiniz... evet haklısınız...bugün ki vaazım...
notlarımı evde unutmuşum, çok özür dilerim... anlatacaklarımı bir bir yazmıştım oysaki...siz aziz kitle,
sahi beni dinlemek yerine; benim yapamadığımı yapar mısınız lütfen?
-...?
sever misiniz birbirinizi?