30 Aralık 2009 Çarşamba

yirmi dakika saygı duruşu


bilmem kaç yirmi dakika saygı duruşu
soğuk veyahut sıcak havalarda
istanbul nemli
diyar-ı bekir ovası serin iken
ve sen hep bir nefes uzağımda gelen
yarından konuşmak...
susmak
ama yine de anlaşmak
bir türlü kavga edememek

boyalı saçlarının ardında
ve kalem kaşların
erkekliğin en harbisi henüz 13-14 yaşların
kafa kağıdındaki rakamların arkasında
saklı olan kim?
yarın söyleyeceklerini kim yazar?
sevgiden törpülenmiş fahiş fiyatlara alıcı bulacak bedenin
çürürken kalem kağıt ve çocuklar arasında
çalıkuşu aslında intihar etmiştir
kaybolup söylenmez tarihin tozlu sayfalarında

boyalı saçlarının ardında
ve kalem kaşların
erkeğin en insanı...
henüz kaybolmadı!
...
yirmi dakika saygı duruşu lütfen
bayanlar, baylar değil!
sadece insanlar...
siren sesleri
aminler
teşekkürler
...
ritüeller
hiç sevmez oysa
toprak izleri hala suratında
gözleri ise acılardan bıkmış
ağlamıyor artık...
boş vermiş, dolu almış...
koy vermiş götüne...
yürüyüşü rahvan
yirmi dakika...saygısal duruşlar lütfen
...

28 Aralık 2009 Pazartesi

sus! kal!





Sus ve kal...
Tahammül edebildiğim kadar
Fazla kelimeye ihtiyacın zaten yok...
Çizdiğin resimlere sıkıştır beni
Beyin kıvrımlarının arasında...
Işıktan ekranın karşısından...
Ah! Pir Celaleddin olsa da 21. tarih asırında
Kısa mesajlar çekse bize Mesneviden...
Her beyit 160 karakter olsa...
Kırklar cem eylese "on air"
Maksat bilinmemek nede olsa...gerisi vesair...
Haber hiç gelmese tek gözlü Calut devinden
Diğer gözü hakikatten kördür zira...
Ama devdir ne de olsa...
Davud harptedir...Elinde ki asa mı?
Yoksa Süleyman'ın asası mı kırıldı?
Ve parçalandı...
Cinlerin iteati...
21. yy. beyaz camları arkasında...
Kaç Süleyman'ın asası çatlar?
Aman bilmesin ne in ne cin...ne de başka bir alem
Bilmek acıdır, ne büyük elem!?
Sus!
Kal!
Adam gibi Süleyman gibi...
Çatlamasın diye asalar...
Tahkimat duvarları örmüş mühendisler
Ki insan, hep gördüğü hayallerle yaşar..
İyi uykular...

21 Aralık 2009 Pazartesi

yağmurda ıslanırken


yağmur
hava
ve toprak
kokarken
ben kaçıncı sıtma nöbetlerindeyim?
ıslak elbiseli bir adam çıkar gelir mi?
yağmur
hava
ve toprak
hissederken ellerimde
kaçıp gider mi?
yaz mıdır? kış mıdır?
sayki ilk olmadı son bahar
bütün yağmurlar bir an biter
ıslak adamlar kururlar apartmanlar arası çekilmiş iplerde
kaç kadın kaç kocasını dizer ipe
kurutur tertemiz...
yağmur
hava
ve toprak
.....
isfehan hoyrat yahut bir arya okumalı
gazelhan da bir tenordur zira
ses telleri cami parmaklıklarına sıkışmış
kaside vari gazeller
ve kapris vari güzeller
...

kadınsı handelerde ve edalarda artık erkekler
ben kadınları bırakıp erkekleri severken
onlar mı kadınlaşır?
kadınlar erkekleşir...
ben kendileştikçe onlar mı ötekileşir?
herkes eşleşir
isyan kimedir?
doğurganlığa mı? yoksa ahlaka mı?
....
kalem çekilmiş gözler
ve rujları bulaşmış gömlek yakalarına
klasik tablolar...
yağmur
hava
ve toprak
isfehan hoyratı
bitmeyen bir aşur
son bulmuş ayin
ıslak derviş sikkesi
ve kana bürünmüş beyaz entarisi
yağmur
hava
ve toprak
...

15 Aralık 2009 Salı

re minör missa...


olmuyor. yazamıyorum...kaç gün kaç hafta geçti? ay oldu mu? bakmadım. ruhu ezip geçen ve onu yakan yaraları olmayan vücutlardan kaçmalıyım!

kalbem kebabest
ab-ı çeşmem roşenest
vel hasıl
selamet der kenarest....

olmuyor farsçayı da beceremiyorum. bırakmalıyım.

eski bir hamamdan eski bir tas olmalı insan şimdi
polisiye romanlardaki çin'li olmalı
abzürt birşey olmalı işte
post-modern kaygılar savaşında
yüzünün yarısını çizmeli...olmadı orospu olmalı
orospu vari bir ruha saygı duymalı
zira yitirdiği erkekliğini yahut kadınlığını arayacaktır

mescidin mihrabına yaklaşmamalı...
çok sevmeli ama dokunmamalı...ara ara kaçamak bakışlar ile yetinmeli.
tesbihim nerede?
la fa yı bir tenhada kıstırsa
re mi...
asla ayşenin kedisi de olmayacak
müzik öğretmenleri
maaşlarını çekemedikleri sürece
taşlaşan detone tonlarda öğretecekler gürültüler çocuklara
hiç kimse sevmeyecek /duymayacak ne Buhurizade Itri ne de Johann Sebastian Bach....
kopyala-yapıştır devam edecek hayatlar ah!
sevgiyi ve merhameti kim anlatacak çocuklara?
ve çocuğa olan saygıyı büyük insanlara....
sadece gelip mi gittiler?
lagari vari fişekler...
iyi dilekler...
segah tekbirler
re minör missa...
....