31 Mayıs 2008 Cumartesi

Kaçıp giden...

Ellerimin arasından kaçıp giden mi?
Beden içinde gizlenen aslında sen mi?
Sorular içinde bin umut
Rengi gece taklidi
Müsveddesi yakut
İçinde göz yaşları temsili Peygamber-i Yakup...
Kirlenen kalem, parmaklarım mahkum
Söylendi ne kadar söz varsa...
Kaç celsede verildi hüküm?
Dedim ya...
Gözleri içinde yaşlar...
Yitirdiğine ağlayan bir ehl-i yahud.
Öptüğüm dudaklar, dokunduğum beden
Uzak senden
Uzak benden
Bir rüya veyahut...
Rüya taklidi sahneler
Düşerken perdeler...
Gözleri taklid-i Peygamber-i Yakup...

30 Mayıs 2008 Cuma

Az ötesi...


Az ötesi bir kubbe/altı bin günah...
Ojeli parmaklar dolusu necaset
İşte -moral- tel örgülere asılı kalan cesaret
Sen, ben, o...Hep bir başkası
Üstümüze hiç bulaşmamıştı ya "tercihler çarpıklığı"
Ömür boyu tel örgü arkası
Etiğe sığmayan ahlak...
Kafesler ardına sığmasa da sığınan kalp...
Hep günah...Hep haram...
Anne bir gün ben de mi yatsam?
Sonra uzanıp kucağına olup biteni anlatsam?
Okşar mısın, yoksa çeker misin saçlarımı?
Aldığım ve alamadığım hazları...
Ne bileyim işte, bolca kaybolmuşluk duygusu...
Erkek kokusu...
Hem de en şehvetlisinden
Anne söylesene yalnızlık hep son mu durak?
Biraz daha ötesini hayal ile karışık anımsayarak ...
Sen de bilir misin?
Dün gece yağan yağmuru ve kaçışlarımı
Evden bir gece vakti yahut gündüz gözüne...
Yabancı kucakların bana açılışlarını
Ne de çabuk kirlenip yapıştı üstüme
Renkliler ile karışıp yıkanan beyazlarım
Anne! Merak etme henüz ağlamadım!

28 Mayıs 2008 Çarşamba

YAZIK!



Sadece düzgün vücut hatları mı aradıklarımız?
Yoksa olmak isteyip de olamadıklarımız?
MI?
Ve ben şimdi kafiye uğruna cümlelerime tecavüz ederken...
İsitklal de isitkbaline yürüyen bir fahişe yedi ceddi için küfürler dinlerken
Öyle bir vakit ki...
Gece için çok erken...
Olmak istediklerimiz mi?
Olduklarımız mı?
Ola geldiklerimiz peki?
Olduklarımız ile gururlanmaktan
Ve olamadıklarımız için içimizi kemirmekten
Tebessümlere vakit kaldı mı?
Riyakarlık zarı çoktan delinmiş...
Bakir olmayan bir tebessüm...
Kayganlaştırıcılar kullanmadan...
Kondomlar özenle seçilmiş
Sadece hayvanlık
Türün devam etme çabası değil!
Şehvet denizinde kayboldu Yalnızlık!
Ve hiç olmayan ideal SEN
Yitiridiğim düşlerimde seni...YAZIK!

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Bazen film izlemek de güzeldir



Bazen film izlemek de güzeldir
Sonu ve başı olmasa da sevişmek
En azından istemek
Olmadı vaz geçmek
Fahişe bedenler
Ruhlar ise abide-i iffet
Ne oldu ne bitti ise herkes için rezalet
Ve aşk yok ki...
Ara sıra penceremin önünden geçerdi
Sonra bir gün terk edip gitti
Tüm Holywood filmlerinde olduğu gibi
Olaylar hep hızla gelişti
Bilmem kaçıncı cadde...
Sen zenci! Canın cehenneme!
Annem cennete, ayakları üstünde
Babam...Sessizlik hiç konuşmasam daha iyi
Bu kadar pislik...Hepsi bir günde
Umut mu?
Yok...Kaldı dünde
Sen yok...
Ben yok...
Kupkuru şehvet....
Islak fransız öpücükleri arasında
Dedim ya...
Bazen film izlemek de güzeldir...

22 Mayıs 2008 Perşembe

Dostum R.Umit 'e....
Kalbinden mi vurulur "insan"?
Yoksa sadece bir elma değil midir Havva'dan Adem'e..
Benim neslimden ve olmayan geleceğime
Aşk gibi
Bir ok olup saplan beynin kılcal damarlarına
Yürüyüp sarsa zehri tüm bedeni
Eski şarkılardan yapacağım panzehirini
Ve o sokak sen yokken de olacak biliyorum
Moda sahillerinden seyredeceğim
Geleni ve gideni
Ölüm değil gezinen köşede
Saklanma!

17 Mayıs 2008 Cumartesi

yırtıp attığım şeyler yerine gelir mi?
parçalar tek tek eklemlendiğinde birbirine
sözlenen sözlerim ki...
boş verip yarım bıraktıklarım
bitmeyen, o kadınların dırdırları orada da işitilir mi?
ardı sıra terk ettiklerim
eklemlerde sızlayan sinir uçlarım
ve bilinmezlik içinde
kayıp, terk veya nefret ettiklerim
tek tek
sevdiklerim...

bazı insan hayvan olur...hayvan "Adem" olmaz imiş.



kirlenen ve sırtından oklanan hayvan değil

dumura uğramış insanlık

modern çağın gelişmiş silahları karşısında eğil

kayboldu "insan"; talkitte kalan hayvanlık...

14 Mayıs 2008 Çarşamba

yok nedir?

yok...kimse yok... günlerdir süren yokluk işte. bildiğin yokluk... ama gönül "yok" nedir bilmiyor.

hani fakir kadından yine onun gibi -anadan doğma fakir- ufak çocuğu bir şey istemiş de...kadın en sonunda "yok" demiş...fakir fakat henüz küçük emrah olgunluğuna erişemeyen çocuk da "ben yoku da yerim anne " demiş.

işte o misal.

-yok
-ben yok ile de sevişirim
-yok
-ben yok ile de öpüşürüm
-yok
-ben yok ile de bir ömrü paylaşırım
-yok....

ontoloji de "var"lık felsefesi var da..."yok"luğun felsefesi var mı?
"hiç" olabilmeyi söylüyor bize doğudan ve batıdan dervişler...

yok ki vardır. var ki yoktur. kimisi hem var hem yoktur. bir de arafta yokluk faslı vardır.
varlığım tüm yokluğa armağan olsun!

kim var? kim yok?

ses yok
görüntüler hep bir piksel daha da küçük
başlangıç çok...
saklanbaç oyunları omuzlarıma yük
"ben" var - "sen" yok
paradoks dolusu tramva
risaleler dolusu paradigma

mezmur içinden bir çıkış yolu
benden yine bana

senin gözlerinden bir kaçış yolu
senden yine sana

şimdi

sen var - ben yok