5 Haziran 2009 Cuma

ölmemişti daha...

aylar evvel kışın başında cenaze vari bir seromoni ile uğurlanmıştı. göz yaşlarına ve matemvari gülüşlere hiç anlam verememişti. yoksa sahiden... yok yok... ama olabilir de... hem sahi...

"ne ölümden korkmak ayıp ne de düşünmek ölümü..."

zor, uzun, yorucu, bitkinlik verici, insanı iliklerine kadar soğutan, affetmeyen, zature mikrobuna dahi yaşam şansı vermeyen bir soğuk....bir kış... mermi şakırtısı, barut kokusu, azcıkta ne yalan söylesin ölmek değilse de kavuşamamak korkusu... beklentinin sıfıra indirgenmesi. vaazlara ve monologlara, felsefe konuşmalarına bir son... düşünmeye büyük bir tatil. bol küfür...

geldi ve geçti...

kimse bilmedi sormadı görmedi söylemedi...

dilinde soğuk kış gecelerinde bir türkü...

"havada bulut yok bu ne dumandır?
mahlede ölü yok bu ne şivandır?
ana ben ölmedim...bu ne figandır?"

hem ortada savaşta yoktu. selalar hiç susmazdı ki tepelerdeki minarelerden. pervane seslerine karışırdılar. boşlukta kaybolurdular.

ne diyar-ı bekir 'e ne de istanbul'a ulaşırdı sesler. ah ne rezil bir muhaberat!

tüm bunları ardında kalmıştı. eve geri geldi bir bahar evvelinde. bir kış arifesinde çıktığı kapıdan içeri girdi. ayakları halıya basmayı unutmuştu. garipsedi. tebessüm etti... adet olduğu üzere sofra açıldı. oturdu. bir şey yiyemedi... alışık değildi tabaklara.

"bir şey ister misin?" diyen herkese bir unutmadığı tebessümle...teşekkür ediyordu.

annesi üsteleyince... düşündü... biraz tuzsuz yemiş, meyve ve şekersiz çay istedi. ilk hatırlayabildikleri bunlardı.

hayat devam ediyordu. bir yerinden tutunmak lazımdı sahi ya...ölmemişti daha...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

o kadar uzakkı ölüm hayatın içinde ve hayat o kadar yakın ki herşeye açık kapı bırakıyor hepsine.yollu orospular gibi.ben gibi hayat ta nasl varsa içimde insan sevgisi ar haya var hayatın içinde de ölüm uzak ayrılık ama güzel hayatta benim gibi yaşamasını katlanmasını direnmesini bilenee

prometheuss dedi ki...

cok guzel bir yazı. eline saglık....