16 Haziran 2009 Salı

kaçıyorum...

-merhabalar...
-merhabalar...nasılsınız efendim?
-iyiz şükür...ya sizler?
-bizlerden de iyilik sağlık işte...
-e daha daha nasılsınız?
-dünya telaşı işte...ne olsun...
-öyle öyle...
-kahveleriniz nasıl olsun?
-orta...orta...sade?...şekerli...
-ah evet orta en iyidi değil mi?
-öyle öyle
-büyük oğlan ne yaptı? bulabildi mi bir iş?
-buldu. işte çalşıyor...
-ya hayırlısı olsun..
-tabi tabi...
-hem bu devride...
-ya sorma...
-sonra geçenlerde...
-hihihi...
-deme yahu?
-ya öyle işte....

tebessümlerden...insanı sıkıp bunaltan -resmileştirilen- ama içi boşaltılan konuşmalardan. yenilen peynirin tuz oranı, son futbol maçında yapılan ofsaytlardan, kahvenin nasıl içilmesi gerektiği.... hepsinden ama hepsinden...

en çokta o içi boş simetrisi bozuk tebessümlerden... uzayıp giden akşam yemeklerinden, ardı sıra çay ve meyve servislerinden... sürekli düzgün giyinmekten... derli toplu olmaktan.... az birazda kendimden...ama daha çok herkesten...

kaçıyorum...

Hiç yorum yok: