29 Mayıs 2009 Cuma

içimde bir yerlerde

bir yaşlı kadın ölmek ile yaşamak arasında duruyor tam ruhumun derinliklerinde. cinnet evveli değil cinnet sonrası bir depresyon anım!

sorguluyorum..herşeyi...
anne, baba, kader, kardeş, kitap, kalem, ezberlediğim dualar, verdiğim yeminler...
bırakmalı mıyım? terk mi etmeliyim? kendim ile nasıl bir savaşımdır bu! kim kime karşı?
ben yine bana karşı... göğsümün derinliklerinden bir sızı...kalp ritminde bir bozukluk daha...hayır bu sefer doktorun yazdığı ilacı almayacağım! elimin tersi ile itiyorum hapları ve bir bardak suyu... derin ve bir o kadar ulaşılmaz bir yalnızlık kendi kendimi hapsettiğim...

parmaklarım zor hareket ediyor, sol bacağımda ise adele ağrısı artık dayanılmaz boyutta... mideme ise ufak ufak kramplar giriyor! bir hasta sanki sabahı bekliyor. peki neden?

çünkü... ah gündüzün merhameti...şafağa ne zaman atacak diye umutla bakardım taş kulelerden ufuk çizgisine... şimdi ise gecedir hep! her ezan sanki yatsıdır... her yerde elimde bir mum ile dolaşmalıyım yoksa karanlık!...

hayır... hiç de iyi olmadı o sütuna yaslanıp o ezgiyi dinlemem! bilakis...
ardı sıra çekip gitmem... sultanahmet, eminönü, karaköy, galata, beyoğlu, istiklal caddesi... güzargahında şuursuzca kalabalığa karışmam!...

bir dul kadın ölüm döşeğinde sanki! gözlerini bana dikmiş. ben yine kendime bakıyorum ve acıyorum! kendi derimden, kulaklarımdan, saçlarımdan... korkuyorum!

ağlayacaktım zor tuttum kendimi. algılayamadım kalabalıkları!

olmadı...hep inandım ...
anne, baba, kader, kardeş, kitap, kalem, ezberlediğim dualar, verdiğim yeminler...hepsi aklımda hala! hiç birini unutmadım. nasıl unuturum? sadece içimden bir koca karı geçti gitti... çaldı bütün tevekkül kırıntıalrımı; yerlerine şehvet tohumları ekti! arayıp bulmalıyım. içimde biryerlerde...

anneme can veren ve ruhundan üfleyen...yardım et!

Hiç yorum yok: