8 Kasım 2008 Cumartesi

Ben'liğin zindanlarında...

saat gece yarısını çoktan geçti. büyük sıkıntılar ve büyük dertler peşinde koşan yazar ve şairlerin kitaplarını bir kenara attım. bir söz cambazını dinlemek de istemiyorum. biri olmalı... susmalı... geçip karşıma susmalı! bana boş bem-beyaz sayfalar sunmalı... tek tek yazmalıyım o sayfaların üzerlerine...

ilkokuldan beri en çok kaybettiğimiz şeylerin başında gelir silgi... her silgi bitmeden kaybolup gider... arkasında bir kaybolmuşluk bırakır. sanki terk edilişlerimiz gibi, yahut zamansız-her ayrılış kadar- ayrı kalmışlıklarımız gibi...

kafamı iki elimin arasına alamayacağım. özür dilerim! kimsenin tramvalarında acısını azaltmaya da yardım edemeyeceğim!... herkes kendi terk ediliş ve ayrılışlarını kendi yaşasın lütfen! kendi aşk'larını nasıl kendi yaşıyorsa...

ego , ben'lik, saplantı.... hiç biri değil...

kimse beklemesin benden akan göz yaşlarını silmemi... benlik mağrasına kaybolmuş olan ben...

HAYIR! olmalı... bir çıkar yol elbette olmalı! böyle gidemez ki! yalnızlık nerede bitmeli?... sahi Sadık Hidayet'in intiharından, Hikmet Kıvılcım'ın dışlanmışlığından, Buda'nın karısı ve çocuğunu son kez bakarak terk edişinden, Gothe'nin kalbindekileri gizlemek uğruna çektiği sıkıntılardan/ haykıramayışından!... bütün bunları tek tek düşünüp bir araya getirdiğimde...

ne kadar BEN zindanlarına mahkum insanlar var dünyada diyorum...kimisinde özne; kimisinde nesne olsada "insan"... Ben'liğin zindanlarında...

Hiç yorum yok: