19 Eylül 2008 Cuma

toprak...


"...Ben yaşarken kirli
Ne kirli adamlar vardı
Yıkadılar sonra anladım
Ölü olduğumu..."

Sezai Karakoç / Ayinler ve Çeşmeler - Sabun Yası

Gecenin bir kaçı yine...Saate bakasım da yok. Keman resitallerinin en acıklılarında dinleyip ölüm ve yaşam üzerinde şiirler okuyorum. Yok bu gece şiir yazmak yok!

Kalem bir köşede duruyor...Eski karaladıklarımdan pişirip pişirip koymak ne kadar ahlaksızca olurdu. Eski sevgili(lerinin) sinin verdiği hazzı ahlaksız bedenlerde aramak gibi birşey olurdu herhalde. Yapılan bütün günahlar felsefe, sanat, özgürlük vb. şeylerin bahaneleri ile kamufle edilmeye çalışılıyor ya... İnsan sanattan, felsefeden, düşünceden... özetle istismara maruz kalan herşeyden konuşmaktan çekiniyor artık...
Susunca da olmuyor ki...


Yaklaşık 5 gün olacak, vaktimin çoğunu ufacık odamda geçiriyorum. Pencerenden bakınca dünya ne kadar da güzel... Karşı komşu zaten çoktan dünya tutkusu kalmamış bir pir-i fani... Ben ise?

Sahi bana da bir rol verin!

Ya mezara giren olamalı
Yahut gömen...

En nihayetinde bu düğümü olmalı bir çözen
Toprak kokusu ve yağmur kokusu kadar serin...

Toprağa sızan yağmur tanesi ne kadar derin?

Hayır! Şiir yok bu gece...

"Neden?" diye sorma.Yok işte...
Laf nasıl da dönüp dolaşıyor. Terk edilişler ve yeni bekleyişler hep iç içe...İnsana durup dinlenmeye vakit yok.

Hiç yorum yok: