15 Ağustos 2008 Cuma

loneliness & waiting

Red rose and loneliness
Your last words and my impatience
It 's time to learn the colourness
Sorry my heart
It's not the time of hopelessness
No words to waste in art
However hours away from me
You make my dreames colourful
Never forget you words
How we are wonderful...
And here in Istanbul
Wind is same
Sea is same
People are same
Gulls are same
...
Except you are hours away

13 Ağustos 2008 Çarşamba

yorumsuz...

doğru yada değil ...bilmiyorum...sadece bir gay-date sitesinde İran bölümünde gördüğüm bir lezbiyen profilini burada paylaşmak istedim;
" I am a Turkish lesbian aged 31. I just would like to meet gays who wants to marry with a Turkish girl for citizenship just for a formality marriage. Gay people are very comfortable here. I was betrayed and decieved by my ex gf. I rented a house for ourselves in Istanbul and I quited my job which is in Ankara only to live with her. I gave my all to her. Because I trusted and loved her. I withdrew credits for her. But she fucked up my life.
I need money urgentlyyy. She doesn't pay her own debts but I signed everything to the banks I need 24.500 usd . I can not find a job in Ankara:( and I can not payyyy the debts:((( . That is why I openned this profile , I want money in order to get married with a gay who wants a Turkish citizenship."

as old songs...

as i told u
during the times holding your hands
"nice days...nice days..."
like the night we passed our ways
however all neurosis that we counted from the past
we are still young and we haven't say our words for last
till the breath that u felt from my skin
as sweating together
with or with out kisses
take the time over
and your head to my shoulder
let the nice days pass...
so slowly, but kindly
so few to spend
so much to save...
let them pass on my shoulder
the words that others say whatever
neither olds nor youngs
as old songs
just love remains...

11 Ağustos 2008 Pazartesi

kalem tutan parmaklar...makina çarkları arasında sıkışınca

Bileklerinden değilse de
Beyin ile bağlantısı kesilmiş ellerimle yazıyorum...

Suya iz bırakan ve deniz üstünde adım adım ilerleyen
Dün gelmiş
Bugün geliyor
Ve yarın gelecek olan
GÜNEŞ

Kalbime ferahlık ve darlığı ard arda veren
Ciğerleri müvellidülhumuza ile doldurup ona can veren
NEFES

Ve sabahı gündüze bağlayan seher
Gündüzü sabaha bağlayan akşam
Doğu'nun ve Batı'nın kentleri

Ve bütün Kuzey'in ve Güney'in düşünürleri
Mantık yürüten
Sevk-ül Ceyş veren...
Feylesofları!

AŞK DEYİNCE
veyahut AŞK DEĞİNCE
NİÇİN KAPANIR AĞIZLARINIZ
VE PARAM PARÇA OLUR RİSALE VE KİTAPLARINIZ?
insan...unutan ve isyan eden!
yalnız...
yalnız...
yalnız...

kırıntılar...

Her boş iskelede bir de beklenen sevgili vardır.
"Est" eki ile biten mısralarda
Hep bir keskinlik
Ve kesinlik...
Kıvrılıp giden yazı
Akıp giden kağıt
Susup giden ben
Akrasını dönen sen
Her buse ve her neşe
Pür buse ve pür neşe
Aramızda bir yerlerde...
Birgün sen de kaldır gözlerinin kapakalrını
Ve bak güneşe
Kendi ülkende
Hani kuzeyde...
Benim ülkemde
Hani hep daha güneyde...
Bir daha
Ama İstanbul'da yine
yine...yine...yine...
Altı minare gölgesi

Üstü gök kubbe
Kollarımın altında sen
Atıp duran göğüs kafesimde

10 Ağustos 2008 Pazar

"vaazlar ve monologlar'a" ufak bir ara

Çıktığı kayaların üstünden, ego'su ve tüm benliğinden dolayı indirilen "hatip" boğazı kuruduğundan, canı sıkıldığından, anlaşılamadığından değil de...
Sadece kendi benliğine kırbaç indirmek...
Havaya kalkan burnunu toprağa sürtmek için kendi kendini...yine kendisinin uydurduğu bir görevden azlediyor...İkinci (ve her ikinci gibi ne zaman geleceği belli olmayan) bir karara kadar...

Vaiz kürsüden...
Yani kürsü süsü verdiği...Mesih'den taklit ettiği kayalardan...
Beyin kıvrımları arasında ağır ağır iner...
Etekleri çamur ve balçıktır...
Yukarı da ise ne kadar temizdi elbisesi
Ve herşeyin eskisi
Değiştirilir iken yenisi
Alır yerini...
Bilmem kaç taksite alınıyor derviş hırkaları şimdi?
Hırka yerine polar kazaklar giyiliyor
Çokca terletse de...
Vaziyet idare ediliyor
Ve vaiz kürsüden iniyor!
Cennet - cehennem arasında kurulu kulelerden kimler bakıyor?
Kadınlardan yüz çevirip
Erkekler arasına girip...
Bir kez daha soruları unutuyor..

Ve vaiz kürsüden iniyor!
Derviş dönüyor ve dönüyor...
Mevleviler neylerini kırıyor tam dördüncü boğumun sonundan
Ve dördüncü selamın hemen arkasından...

Ve bir hançer
(bu şiirin ve'lerindeki vav lar misali...)
Saplanıyor vaizin egosunun kalbine...

9 Ağustos 2008 Cumartesi

After "Mahmoud Darwish".../ Mahmud Derviş'in ardından ...(1941 - 2008)

"So leave our land
Our shore, our sea
Our wheat, our salt, our wound."


"This is your name -- a woman said, and vanished through the winding corridor
There I see heaven within reach.
The wing of a white dove carries me towards another childhood.
And I never dreamt that I was dreaming.
Everything is real.
I knew I was casting myself aside . . .
and flew.
I shall become what I will in the final sphere.
And everything is white .
The sea suspended upon a roof of white clouds.
Nothingness is white in the white heaven of the absolute.
I was and was not...."

6 Ağustos 2008 Çarşamba

vaazlar ve monologlar 1298-1296 = II

Hayat kavgası içindeki mahlukat!
Melekut aleminden uydu yayınıdır bu okuduğunuz...
Hotbird horizontal...bilmem kaç kaç yayını...uzun dalga bilmem kaç MHz.
İnsanın derinliği ve sığılığı arasında sıkışıp kalan düşüncelere bir ufak "dinlenti" verilmeli midir?
Vites boşa takılıp bir nebze olsun soluklanılmalı mıdır?
Debriyajın motoru rahatlatması gibi, bizi rahatlatacak olan nedir?
Ege kıyılarında geziniyordum...Bir kız çocuğu annesinin kucağında ağlıyordu. Sebebini sordum. Kelebek görmüştü 3-4 yaşlarındaki kız çocuğu. Başlamıştı ağlamaya. Anlam veremedim. Ne bileyim o ufak kız çocuğu İstanbul'dan geliyormuş ve ömründe ilk defa kelebek görmüş. Tabiat ile post-modern çocuğun ilk karşılaşması...Göz yaşı dolu... O göz yaşları aslında o çocuğun şimdiden geleceği için döktüğü yaşlar mıdır?
Aziz kitle!
İbret alınız!
Çocuklarımıza okuma-yazmadan evvel; kelebekleri, kuşları ve böcekleri öğretmeliyiz!

5 Ağustos 2008 Salı

vaazlar ve monologlar 2-1=I

Mikrofonun birini yakasına taktığı yetmiyorMUŞ GİBİ
Bir de eline bir mikrofon almış. Sanki çok önemli şeyler söyleyecekMİŞ GİBİ
Ve elindeki kitap ile notları unutmaması gereken kelimeler varMIŞ GİBİ

Ve kitle...
Aslında var yahut yok MUŞ GİBİ
Hayatımız gibi...Özetle "mış gibi" yaşadığımız için...
Bu da bir yazı dizisinin ilk basamağıyMIŞ GİBİ

not defterime bir şeyler düşmeyi bırakıyorum. şimdi...
resitaller eşliğinde yazacağım...
yine tek başıma odamda ve yalnız...
Vaazlar & Monologlar...

30 Temmuz 2008 Çarşamba

not defterime düşenler 10+10 =XX

Aziz kitle!
Dünler yarınlardan kötü olmalı ki...İlerleme, terakki , development... olabilsin

İnsan en çok tatilde kendini dinliyor...Bol bol dinlenip kendini dinleyebilme hali...
Üç noktalardan kurtulmuş değilim aziz kitle!

Ve buralarda gözlerini gezdirenlerin hepsinin (yani sizin çaktırmayın lafı dolaştırıyorum) ab-i bir renk bulup bakmalarını isteyeceğim.
Ab-i yani su rengi...

Suya baktığınızda gördüğünüz ne renk ise işte o!

Bütün Pers diyarında sular hala mavi akıyor...Ve ab-i için mavi diyor bütün acem ve kürt diyarı...
Ve bütün acem diyarında matemin rengi mavi oluyor...Cenazeler için hala mavi renkli bayraklar sandıkların bir kenarında saklanıyor...Ben bunu çok iyi biliyorum...

Su gibi akıp gitmek dileği ile...Derin izler bırakarak!

Muazzez kitlelere seslenmek dileğiyle!

25 Temmuz 2008 Cuma

not defterime düşenler 12+7= XIX



Monologlar------------------

Mukaddime + Introduction = Hitabet

Muazzez kitle!
Cemaat ile sivil toplum arasına sıkışmış olup, kanaat önderi olduğunu düşünenlerce sapkınlığa uğratılan kitle!
Kitle bilincinden uzaklaşan kitle!
Bölgelerimizin makus kaderini ağzına sakız yapmaktan ve kadınlar gibi ağlamaktan bile uzak olan kitle!

Mana + Meaning = Kitabet

Dünü yarın ile kıyaslayan bizler
Her gün gözü dönüp dönüp kalbi olduğu yerde sayan bizler
Ve elleri gözleri bağlı; kolundan çok kalbi, onuru, geleceği... kırılmış bu insandan...
Aşık olmasını artık beklemeyin!

El-kelamul ahir + conclusion = Son söz...

Şimdilik gidiyor...
Geldiği vakitte topraklarda barış olacak mı?
Ve çiftçiler ekin yetiştirip şairler artık mersiyeler yazmayı bırakacak mı?
HAYIR...




23 Temmuz 2008 Çarşamba

not defterime düşenler 6x3= XVIII

Ben ne aşkı satın alabildim ne de satabildim...

Aziz kitle!

kalbi hala göğüs kafesinin arasında atabilen birileri var mı? tekleyen ve bazen de itekleyen bir şeyden bahsediyorum. bilmiyorum kaç parçaya bölünüyor?

ego, süper ego, id, nefis, benlik, bencillik, zerdüşt'ün söylediği tanrılar...ying yang...lee...

hepsini geçelim bir kalem ve bir fasılda!

Aziz kitle!

Cemil MERİÇ'ten alıntılar yapıp entellektüelitenin ne olup ne olmadığı, entelijansiyanın ne fırıldaklar döndürüp döndürmediği...En basit manada kimler /kim olabileceği konusundaki bütün kısıtlama, genişletme, var ve yok sayımları kaldırıyorum!

Tek celsede !

İbn-i Haldu'nun bana vermediği ve hiç bir zaman "asabiyetle" veremeyeceği yetkiye dayanmayarak bunu yapıyorum!

Bu bir ihbardır! Çağın bütün düşünen beyinlerine ve hisseden kalplerine! Bütün makalelerimi, şiirlerimi, hitabetlerimi vaazlarımı ve monologlarımı yakmaya hazır olduğum gibi; bütün sözlerimi unutmaya da hazırım!

Ey post modern çağın haddesinden geçmiş ve boşluklar çağına düşen kitle!

Şahit olun ki, yarın biri gelip ansızın evininiz kapısını bir gece vakti çaldığında... Manevra kapasitesi sadece balans ayarı yapmakla (daha doğrusu yaptığını zannetmekle) kısıtlı toplu iğnenin ucu kadar olan kitleden birileri...

Tanrı misafiri demeyin!

Ve sakın olaki... (burda bir monarşi esintisi oldu...bu böyle biline!)
kapı komşunuzda 1.500.000 insan! haya! can! canan! ...ama önce İNSAN
öldürülmüşken bir yalan uğruna...
Bağdat minarelerinden çıkan sesleri duyan her kulak vebağlin altına, dikenin üstüne yatmıştır!


KALBİ ARAFTA ASILI KALAN --BEN-- SIZLAYAN PARMAKLARIMLA...BU GECENİN BİR VAKTİ SON KUVVETİMLE YAZIYORUM !

BİRAZDAN YARI ÖLÜME GEÇECEĞİM...GÖZLERİMİ YUMACAĞIM!


aziz kitle!...kül renginde gark olan son kuş öldüğünde...ben çoktan gitmiş olurum herhalde...