29 Nisan 2009 Çarşamba

Sâdık Hidâyet ve Um Kalthoum

"bir şeyler yazmak isityordum son günlerde yaşadıklarım ile ilgili...en çok da Sadık Hidayet ile ilgili...bir türlü başlayamadım. ta ki O'nun kadar beni etkileyen bir ŞEY geldi kondu omzuma...fısıldadı efsunlu sözlerini yıllar evvelinden Diva Um Kalthoum...ve başladım yazmaya"

ne okusam diye düşünürken...sağa sola bakınırken... gözüme ve ruhuma ilişen bir kitabını buldum. çokca sıkıntısını ve dertlerini duymuştum Sadık Hidayet'in. Neden intihar etmişti? O kadar aciz ve dayanıksız mıydı ruhu? Yoksa aradığı neydi? Bekleyiş mi? Neyin bekleyişi?

İran'ın o şark kurnazlığı ile dolu dünyasından Paris'in "elitliğine" kaçış da neden? ve kaç kuş uçup havalandı ülkesinden...haberi olmuş olmalı Taogera'nın Hayestan'da gurbet içinde feryat eden papağanından...eğer duymadan, görmeden, okumadan gitti ise... o zaman bizim bütün okuduklarımız boşunadır!

Eğer Mesih çarmıha gerilmedi ise...Eğer o göğe yükselmedi ise...
O zaman bütün o binlerce yıllık teoloji külliyatı, sabahlara kadar süren ruhbanın toplantıları, teoloji ve kelam okulları...ve onların öğrencileri BOŞUNADIR! ABESTİR!

-Hayır!
oysa Sadık Hidayet böyle demezdi. Ona göre...
Eğer ki Mesih tekrar ete kemiğe karışsa ve gelse... dese ki "hepsi hikayelerdi..gördüğüm ve gördüğünüz rüyalardı!...lütfen inanmayın bana! "

Sadık Hidayet: " Hayır! inanıyorum denilenlere...gözlerimi kapadım ve teslimim..."

ruhul kudus'ün feyzi yardım ederse
mesih'in yaptığını başkaları yine yapar...

beyiti ile destek çıktı yüzyıllar ötesinden çiledaşı Şirazlı Hâfız O'na...

onları bir köşede boynu bükük izleyen bağdaş kurmuş biri ilişti gözüme...adını sordum...
Ali dedi...Rebeze çölünde yitirdiğini arıyan Mezinan'lı bir köy çocuğu... eminim Um kalthoum'dan 5 perdeli şarkılar mırıldanıyordu her sabah...yanındaki bir devrik selvi kütüğüne de ben oturdum. elimi omzuna koymak istedim. çekindim. çokca ürktüm...tepemizde uçuşan taogera'nın gurbetteki papağanıydı...

Hiç yorum yok: