7 Mart 2011 Pazartesi

sahi dünyaya da naz yapılır mı?...

yüzünü döndüklerin değil...
sırtını döndüklerince kovalanırsın...
ve özlersin
özündekini
yani yitirdiğini...
sen kaç ey kalp!
kaç ki dünyadan..dünya peşinden gelsin...
altın ve erkek...
bulaşmış kokuları bırak gitsin
donuklaşan kaç tane ifadesi varsa severek...
ve bilerek...
ve isteyerek...
kimse gömmemiştir ya kendini toprağa..
her intihar çığlıktır zira...
yaşama sevinci ile dolu
annenin bebeğine çizdiği yolu
terk etmektir...
yularını salıp devenin
çölde yayan kalmaktır...
ve en büyük intihar
gemileri yakmaktır...
altından
ve erkekten...
yüz çevirip hangi yöne kaçmalı?
sahi dünyaya da naz yapılır mı?....
nazı ve düşünebilmeyi bize öğretene şükürler olsun...

6 Mart 2011 Pazar

herkes kendi yitiğini arar

herkes kendi yitirdiğini
aramak
bulmak
susmak
bir an yanında soluklamak
...
tüm bunlar için gönderilmiş dünyaya.
pek inanmamıştım insanın bu dünyada ihitiyacı olan yegane şeyin sevgi olduğunu duyunca. metaryalist de sayılmazdım. sadece minik bir şüphe. şimdi yalnızken anlıyorum.
ne kadar şüphem varsa sözlerine dair
kader, zaman, felek...hepsi öğretti
öğrendim ve bildim
kalbin içi bir kez açıldımı...
yani kendi yitğini
eksiğini
aczini
ve boşlığunu fark ettiği zaman...
aşk üzerine vacip iken...
varsın insan
birkez kaybetmiş olduğunu fark etmesin....

bedenler değil ruhlar vaftiz edilir
ki bebek bilsin
aşkı yitirdiğini ve onu bulmak için geldiğini
ve ezan kulaklara değil kalbe okunur .
ki bebek bilsin
aşkı yitirdiğini ve onu bulmak için geldiğini....

5 Mart 2011 Cumartesi

bir karar vermeli

bir karar vermeli
yaş çeyrek yüzyılı doldururken
geride sağlıksız bir ergenlik bırakmışken...
güzel temiz eli yüzü düzgün...hani namusu ile yaşamak aşkı
kendi bedenine tecavüz etmeden...
ve hiç bilmeden
bir gün bitebileceğini...
imreniyorum daha çok penceremden geçen hayatlara
ve hiç kıymetini bilmeyişime
ve hiç kıymetimin bilinmeyişine..
eş güdümlü yanıyorum
deliler gibi isterken sevmeyi
biliyorum...
canımın acıyacağını da
gözümün ağlayacağını da...
varsa ruhu şad edecek bir sevda...
baş göz üstüne
yoksa bu gecenin alaca karanlığını
tek başına atlatmak daha "huzurdur" adem evladına
bir karar vermeli, varsa....
geri de kalanların güzel anılarına
ve gelecek güzel günlere...
teşekkürler
Tanrım...

27 Şubat 2011 Pazar

hamdı yandı pişti

"yalnızlık efdal olduğu zaman kitlelerden
kaçacaksın!!! kendi içine kapanacaksın
şehvet gömleğinin ardından yırtılacak
medres-i yusufiye olacak yatağın
gömüleceksin yusuf rüyalarında yorgan altında
baban yakup taklidi göz yaşları dökecek
ve küçük kardeşin bünyamin, hiç ayrılmayacak yanından...
petrol taşıyan kervan nasıl kurtardı ise seni kuyudan
ve kedi gözlerinde secdeler kıldı isen vakitlice
ey çocuk...uyan!"

uyanır mı içimdeki çocuk?
ve susarda ağlamaz olursa ölürmüş yeni doğan bebekler
hiç bilmezler
ve büyüdükçe kirlenir
hiç olmayı da bilemezler
oldum kavgası ardında
kapı çalsa
balkonlardan atlamış sevdam gelse
koynum ter kokarken
ben evde yalnız
yok mu bir bilen?
hamken pişen...
ve piştiği için giden
terk edecek kadar çok seven...
öpmek her defasında delicesine
bir ibadetcesine
ve layık olmak kadercesine
sevmek
hep gitmeyecekcesine...
inatlarında bir aşığın
kahrolup yanma vaktidir.
ve babam derdi ki
dervişin aşık hali çekilmezdir
mastarsız fiiller gibi...
başkasını sevemezdir...
kapıda kıtmir taklidi bir köpek
uyur yüzyıllarcasına
ve atar minnacık bir kalp bu iri bedende
hep biri çıkıp çalacakcasına
kalbini
nefesini
ve yarınını

19 Şubat 2011 Cumartesi

şehvet

ölümle savaşımında insanın
şehvet koşar yardımına
ve kaygısında yarının
kuşaklar bırakır...
anne çocuğuna babadan aldığı şefkati mi aktarır?


gün zamanın içinde
ben ise yarının
ve hiç bitmeden sevişmek ister herkes
sonundaki yenginin
ne olacak derdinin...
son bulmaması için...
nefes alır aşk iki kalbin arasında
yarına ağlar çocuk
şişmiş egoları ile henüz tanışmamıştır...

kimse plastik tadında sevişmek istemese de sever şişme bebekleri
kadının susanı makbül nede olsa...




....

24 Ocak 2011 Pazartesi

soğuk

telefon hiç de acı acı çalmıyordu.
annem öldüğünü söyledi annesini benim tebessüm dolu günaydınıma cevap olarak. içimin acıdığından mıdır şoktan mıdır..yahut kabullekten mi...sustum. gözlerim önce kurudu sonra ise ıslandı. gittim.

gasilhanenin kapısında.hava buz gibi. daha da soğuk. ölmüş bedenler bozulmazmış.soğuk.anneannem de bozulmazmış. oysa ...ölen hayvan mıdır sahi?

elime bir kağıt tutuşturdum."ölüm belgesi" soğuk.
bir sakallı imam yaklaşır gibi oldu. soğuk.
teğet geçti başka bir cenazeye yöneldi.
4 yaşında ezberlediğim hiç bir kitapta yazmayan dualar titreyen dudaklarımın arasından süzüldü.soğuk.
sonlarını getiremedim.gözlerim kurudu. soğuk.
tabut ahşaptan.ve beklemek başında..soğuk...
yola çıktı.bişey olmazmış cesede" soğuk!"

annem oracıkta.sarıldım.
dostlar gördüm.akrabalar...
dedem.ayakta sanki burada değil gibi.60 yıl bitmişken yol arkadaşı ile...şimdi ayrılık?
kulağında fısıltı benden...sarılırken..
"inna lillahi..."
soğuk.

şimdi ben yalnız. ceset yolda.soğuk.
toprak...
zeytin ağaçları gölgesine gömülecek.toprak soğuk...
ne kadar türkü varsa sevdiği bir bir dinliyorum
o ağlardı
ben de ...
şimdi bitmiştir değil mi acıları?
ne romatizması kalmıştır, ne kalp ne tansiyon..
cesettir zira soğuk.



İsyan yok. Rahmet çok. Ve gitmek...soğuk...

5 Ocak 2011 Çarşamba

Baş parmaklarını dudaklarından gözleri üzerine gezdiren adam.

çok düşündü. hiç birşey söylememeye karar kıldı. sustu.

yazdı ve sil.

ardı sıra düşündü.
aynı parçaları dinledi tekrar tekrar.

yalnızlığın insana kattığı ve götürdüğü ne varsa. şimdi onlarla yaşamaya çoktan alıştı. ne kötü birşey yalnızlığa alışmak. gündelik telaşlardan kaçtı. kaçtı. ahir zamanda olduğunu unuttu. korktu. kendinden en çok. dilinin ucuna gelip giden kelimelerden korktu. yahut satır aralarında bir kelimenin onu bulup , alıp, götürüp....bir daha geri bırakmamasından korktu. en çok utandı. kendinden, kendine....

kutsalı kalmamış insanlardan korktu. sustu. tekrar sustu. birşey diyemedi. en sevdikleri hep uzakta iken o en çok kendine uzaktı bilakis kendisini hiç sevemedi.

ve tekrar yarın olacak. 08.15 vapurunda bir simit ile yerini alacak. çocuklar okula gidecekler. güzel erkek ve yakışıklı kız çocukları. okula gidecekler.
ahirsel zamanın saati işlemeye devam edecek. dünya ve ben bekleyeceğim. limanın gemiye yanaşmasını...bila teşbih...
dağlar hep uzaktır. kurumuş dereler uzaktır. ve balıklar uzaktır denizden.
vaiz kürsüden, öğretmen sınıftan, patron masasından...uzaktır. kendi olmadıkça insan kendine uzaktır.

ben bilmedikçe, Socrates Ebu Turab 'a uzaktır. Her ne kadar aynı cümlelerde birleşseler de...Eflatun da üstadına uzaktır.
Her yerin kerbela olduğu ve her günün aşura olduğu doğru ise; Kufe neresidir? Dımaşk neresi?

......
Ağır bir dua geldi aklına sadece söyledi. Yazmak istedi. Fakat sildi. Sadece bir ahd verdi.

"Her kimki babamdan kulağımda kalan sözleri benim yüzüme vurur; kalbim ona emanettir."
Amin.Baş parmaklarını dudaklarından gözleri üzerine gezdiren adam.

29 Aralık 2010 Çarşamba

ahir zaman yolculukları

bu çağın dervişi süpermarket rafları arasından çıkacak mıdır?
tekkeden ayrı düşmüş derviş tesbihine ne zaman kavuşur?..
ah vird kalbi nasıl teskin eder
vird huzuru ve tekrarın ululuğu
"...yüz sürelim dergaha..."
ey aşık-ı sadıkan diye feryat eder stüdyolardan ademin evladı
Allah'ın kullarına
kul çoktur da...sadık kalabilen?
"...şal aba geyinenler sevdiğine sadıktır..."
şallarımız ve abalarımız kirletilmiştir. yatak odalarına kamera girdi. görsellik en leri aşıyor in/out sıkışıklığında.


vird sessizliği.
vird sakinliği
ahir zamanın yolcularına ilaç
ya sadık bir dost, yahut yalnızlıktır.
ve sığır çobanları koca koca binalar dikmişler
toprağa secde eden azınlıktır
ey yalnız adam! kaç!
fersahlar ötesine insanlardan...
közdür taşıdığın
elinde ve dilinde.
ahirsel sözlerdir
söylediklerin.

19 Aralık 2010 Pazar

ey can...

"...nicedir derdim bilmezlere kaldım...
derya içre derya bilmez
mizan bilmezlere kaldım
yandım ey can
yanmak bilmezlere kaldım..."

soğuk bir aralık günüydü. ben de artık eski gözü ile bakılan o sony walkmanlerden bir tane...kulağımda bu sözler ... dinliyorum...otobüs tıklım tıklım...hep uzundu yollar ben eskide iken.pil bitmesin diye, kalem ile başa sarardım kasedi. ve aynı parçayı tekrar tekrar dinleyebilmek büyük bir lüks olmasa da önemli birşeydi...

o zamanlar hani ben eskide iken
yine derdim bilinmez
yine mizan bilinmez
yine yakınılırdı.
hani hatırlarmıydım
"ol mahiler ki derya içre deryayı bilmezler..."
akşam bilmem kaç vapuru bir köşeye sinmiş kulağımda mp3 player...istediğim parçayı istediğim zaman istediğim kadar dinlemenin ne büyük bir keder olduğunu anlamış bir halde sıkılıp çıkartıyorum kulaklıkları. çantamdan yedi askı şiirlerini çıkartıyorum. kalem kağıt eşliğinde okunuyor. bünyeye zarar da vermiyor o kadar... karşı koltukta oturan bir kadın yanındakine hayıflanıyor...
"bak canımmm ben mevlana değilim gel ne olursan ol yine gel demicem, adam ol yine gel...çünkü biz mevlana, yunus, hacı bektaşı veli ....değiliz...onların olayı başka"
müdahale edesim geldi. sustum. lebid muallakatı açıktı. belki lebid'in hatırına sustum. diyesim o ki...

taklit edebilmek ne büyük erdemdir. meğer ki taklit edilen; yunus, mevlana, hacı bektaş... olsun
yoksa benliğimizin oyunlarını oynarız da, olması gerekeni taklitten mi kaçarız?

hem ne demişti mevlana celaleddin rum-i ; (sevilmeyi değilsede sevmeyi ondan öğrendim zira)
"gel ne olursan ol yine gel
biz güzeliz sen de güzelleş..."

18 Aralık 2010 Cumartesi

12. gün

günler vardır susmak konuşmaktan
günler vardır konuşmak susmaktan efdaldir...

ben sustum
turab ıslanmıştır dem ile
ve toprağın babasının çocukları
hurmayı ağzından çıkar demişti deden
ve tükür tükür
hatırlar mı kitaplar?
sen bir omuzunda, kardeşin öteki...
sükut içeren yakarış
her gün, solacağını bilerek bakmak çiçeklere ne acıdır
ve öleceğini unutup nefes almaya devam etmek en büyük ahmaklık
şiirler okurdun meclislerde
lebid bile suskun
ben de sustum
zira...
günler vardır susmak konuşmaktan
günler vardır konuşmak susmaktan efdaldir...

6 Aralık 2010 Pazartesi

mutfağım....

KAVGA ETME...
ÇAY DEMLE...
لا نقاتل
تخمير الشاي

1 Aralık 2010 Çarşamba

Sil Baştan




sadece bu şarkı gibi olduğumu söyledi bana çok da tanımadığım bir kadın ...
baktı ordan oraya sürgün oluşuma
ve yeni başlangıçlarıma
ve bitişlerin ne deneli aslında mutluluk ile karşılandığına
isyanım sanki bir parça huzursuzluğa
....
gün geçtikçe ağırlaşıyor UNUTMAK kelimesinin manası...
....biri bu kadını sustursun...çok acıtıyor.