"Bu yollarda böyle yalnız gidilmez.
Tipi olur boran olur kış olur.
Gidilse de hedefe hiç varılmaz.
Şeytan olur, ifrit olur, cin olur."
hani gece olur da aklıma düşersin..hani sessizlikte el ayak çekilmişken... bize dinlenme vakti kılınmış bir vakitte...bu dizeler gelir sen gelirsin; uzak değil şah damarımdan yakınsın. yanı başımdasın. yastık ne kadar uzaksa başıma ; ve sol göğsüm ne kadar uzaksa kalbime...en fazla o kadar uzak ol lütfen...Yoksa...bu yollar böyle yalnız gidilmez...
6 Ocak 2012 Cuma
11 Aralık 2011 Pazar
bir Şems çıka gelir bir gün batımında
her sabah, öğle ve akşam
yani hayatım olan bu limandan
günde üç vakit
üç insan
kaçıp boğulur rıhtımdan
yüzme bilmez kaptanları
gemilerin panama bandıralı
ve
kimi yükler boşaltır...
büker belimi, eşekler yükü
bir Şems çıka gelir bir gün batımında
yakar kitaplarımı
alır yüklerimi omuzlarımdan
eşekler yükü...
kitap
ve ben de kaçarım
sınırına Meksika'nın
doğru söyleyen adamların toplandığı onuncu köye
Şems'in peşine düşerim
meğerki isra olsun
kişinin sevdiğine vuslatıdır miraç
aşık maşuk'a aç
bütün panama bandıralı gemiler dolusu
hafifler ruhum
çocuklar neşesi...
farzı muhal; yelda gecesi
bekleyiş
akrepler dolusu...
Şems'de gider ben de gidebilriim
bir panama bandıralı gemi ile
panama'dan uzaklara bile!
okyanuslar dolusu hasret
şaşkın kafile
hani biter elbet
son taksimi ayinin
aminler dolusu.
yani hayatım olan bu limandan
günde üç vakit
üç insan
kaçıp boğulur rıhtımdan
yüzme bilmez kaptanları
gemilerin panama bandıralı
ve
kimi yükler boşaltır...
büker belimi, eşekler yükü
bir Şems çıka gelir bir gün batımında
yakar kitaplarımı
alır yüklerimi omuzlarımdan
eşekler yükü...
kitap
ve ben de kaçarım
sınırına Meksika'nın
doğru söyleyen adamların toplandığı onuncu köye
Şems'in peşine düşerim
meğerki isra olsun
kişinin sevdiğine vuslatıdır miraç
aşık maşuk'a aç
bütün panama bandıralı gemiler dolusu
hafifler ruhum
çocuklar neşesi...
farzı muhal; yelda gecesi
bekleyiş
akrepler dolusu...
Şems'de gider ben de gidebilriim
bir panama bandıralı gemi ile
panama'dan uzaklara bile!
okyanuslar dolusu hasret
şaşkın kafile
hani biter elbet
son taksimi ayinin
aminler dolusu.
4 Aralık 2011 Pazar
melek gönderin!
çok! melek gönderin!
...
yol
çöl
ırmak
bela!
...
yezid
riya
fitne
kerbela...
...
henüz kundakta
ok saplanamayacak kadar ufak boğazına
sıyırıp geçen merhametin kaçtığı andır şehirden çöle...
...
attan düşene kadardır yiğidin hası
ve gözlerinin içine kimse bakmamıştır...bakamamıştır...
yiğidin gözüne bakamaz düşmanı
uzaktan sözler ve oklar fırlatırlar zira...
yol yol olsun düşsün zeynep vari yollara
ve şahid olsun süccad vari sözlere
yarın onudur haram olan ayın.
ağlamak gerektir.
cibril koşup haber etmeli...
çok...çok...melek gönderin...
haber etsin...
...
yol
çöl
ırmak
bela!
...
yezid
riya
fitne
kerbela...
...
henüz kundakta
ok saplanamayacak kadar ufak boğazına
sıyırıp geçen merhametin kaçtığı andır şehirden çöle...
...
attan düşene kadardır yiğidin hası
ve gözlerinin içine kimse bakmamıştır...bakamamıştır...
yiğidin gözüne bakamaz düşmanı
uzaktan sözler ve oklar fırlatırlar zira...
yol yol olsun düşsün zeynep vari yollara
ve şahid olsun süccad vari sözlere
yarın onudur haram olan ayın.
ağlamak gerektir.
cibril koşup haber etmeli...
çok...çok...melek gönderin...
haber etsin...
20 Kasım 2011 Pazar
büyüsem büyüsem
vav-ı kasemlerin ardı sıra gelen şeyler olmuştur hayatımızda
ve isimleri...
arkamı dönüp bakıyorum
omzumda bir el
daha önce kalbime dokunmuş olan
defalarca
ve babam
korur beni göğün ve yerin / altında ve üstünde ne varsa.
"babamın gölgesi koruyor beni
oh ne güzel şehir bu eski şehir!"
....
kucağına alıp sevemese de artık beni
bilir 5 yaşımın bütün düşlerini
Bağdat, Diyarbakır ve Kufe'den bahsederdi
düşlerimi süslerdi
Ebu Turab'ın sözleri
mızraklar, kılıçlar, dik bir duruşun ardında saklı olan
Musa'nın hikayesini ilk senden dinlemişimdir
ve nice Beni İsrail peygamberlerinin başına gelenleri
ve hep korurdu kelimelerin...
ardımda bıraktğım gidenleri
o en umutsuz anımda gelmelerin
söylediklerin...
...
tekrar çeksen kılıcını?
ve çağırsan var mısın kesilmeye?
varım diyemesem de..
boynumu uzatsam
İsmail'i taklit edebilsem?
"...kesseler de akmaz kanımız..."
öpsem şimdi soğuk bir yüzeyi
hürmetle
alaca karanlığında akşamın
hani kimseler görmezken
kimseler gitmezken
herkesler korkarken...
eğilsem
öpsem
çatlak dudaklarım
selvi ağaçları altında
...
babamın gölgesi hep üzerimde iken
büyüsem..büyüsem...
ve isimleri...
arkamı dönüp bakıyorum
omzumda bir el
daha önce kalbime dokunmuş olan
defalarca
ve babam
korur beni göğün ve yerin / altında ve üstünde ne varsa.
"babamın gölgesi koruyor beni
oh ne güzel şehir bu eski şehir!"
....
kucağına alıp sevemese de artık beni
bilir 5 yaşımın bütün düşlerini
Bağdat, Diyarbakır ve Kufe'den bahsederdi
düşlerimi süslerdi
Ebu Turab'ın sözleri
mızraklar, kılıçlar, dik bir duruşun ardında saklı olan
Musa'nın hikayesini ilk senden dinlemişimdir
ve nice Beni İsrail peygamberlerinin başına gelenleri
ve hep korurdu kelimelerin...
ardımda bıraktğım gidenleri
o en umutsuz anımda gelmelerin
söylediklerin...
...
tekrar çeksen kılıcını?
ve çağırsan var mısın kesilmeye?
varım diyemesem de..
boynumu uzatsam
İsmail'i taklit edebilsem?
"...kesseler de akmaz kanımız..."
öpsem şimdi soğuk bir yüzeyi
hürmetle
alaca karanlığında akşamın
hani kimseler görmezken
kimseler gitmezken
herkesler korkarken...
eğilsem
öpsem
çatlak dudaklarım
selvi ağaçları altında
...
babamın gölgesi hep üzerimde iken
büyüsem..büyüsem...
13 Kasım 2011 Pazar
gidip geri gelmeyen bütün süvarilerin ardından
o günün ardından
ve savaştan süvarisiz dönen her atın üzerinde onu aradılar
ve her susuzluğun sonrası tatlı bir suyun içiminin ardından onu andılar
"bakın! bakın!..." dedikçe mağripteki ağıtlar
yüzlerini çevirdiler görmemek için...
daha fazla üzmemek için kalbi bazen bakmamak gerekir
zira
gözler önce kirlenir kalpten
ihaneti gözler
hırsızlığı eller yapar
yalanı dil söyler
kalem sadece yazmaz..
yaşatır da...
atlar süvarisiz döner...
her at süvarisinin oğullarına miras bıraktığı hikayeler taşır
ve cennetin rüzgarı atın iki kulağının arasında esmeye devam eder..
ve atlar süvarisiz döner...
23 Ekim 2011 Pazar
sayıların ardına gizlenir acılar
hiç bir ideoloji kitleden bireysele inemeyecektir...ve sayıların ardına gizlenecektir bütün bireysel acılarımız.
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez sıkıntılarımız vardır coğrafyamda. kimse silah=namus denklemini bozmaya cesaret edemez. zira o kadar yürekli değilizdir aslında. kıllı göğüslerimiz, kollarımız, adelelerimiz değildir oysa bizi "adem" kılan. yüreği pala olanlara pala remzi denirDİ bu topraklarda.
adele kuvvetinden beslenen orman kanunları arasında kaybettiğimiz şey ne kültürümüz ne ananemiz ne başka birşeyimiz....bir kadın yazar şöyle feryat ediyordu..."bu ülkede hiç bir şeye inanamayan insanaların sayısı öyle arttı ki..."
kendine bile inanamayan, inanmayan bir ülkenin...inanmayı unutmuş insanları olarak yaşıyoruz. özür diliyoruz gün içinde binlerce defa...özür diliyoruz çünkü Kürt'üz, özür diliyoruz çünkü aleviyiz, özür diliyoruz çünkü eşcinseliz, özür diliyoruz çünkü transeksüeliz, özür diliyoruz çünkü şişmanız, özür diliyoruz çünkü zayıfız, özür diliyoruz çünkü uygun adım yürüyemiyoruz, özür diliyoruz çünkü başörtülüyüz, özür diliyoruz çünkü çember sakallıyız, özür diliyoruz....binlerce defa..kimden? ...neden?niçin?...
özür dilerim ülkem. özür dilerim halkım. özür dilerim bakkal amca, özür dilerim müdür bey...
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez sıkıntılarımız vardır coğrafyamda. kimse silah=namus denklemini bozmaya cesaret edemez. zira o kadar yürekli değilizdir aslında. kıllı göğüslerimiz, kollarımız, adelelerimiz değildir oysa bizi "adem" kılan. yüreği pala olanlara pala remzi denirDİ bu topraklarda.
adele kuvvetinden beslenen orman kanunları arasında kaybettiğimiz şey ne kültürümüz ne ananemiz ne başka birşeyimiz....bir kadın yazar şöyle feryat ediyordu..."bu ülkede hiç bir şeye inanamayan insanaların sayısı öyle arttı ki..."
kendine bile inanamayan, inanmayan bir ülkenin...inanmayı unutmuş insanları olarak yaşıyoruz. özür diliyoruz gün içinde binlerce defa...özür diliyoruz çünkü Kürt'üz, özür diliyoruz çünkü aleviyiz, özür diliyoruz çünkü eşcinseliz, özür diliyoruz çünkü transeksüeliz, özür diliyoruz çünkü şişmanız, özür diliyoruz çünkü zayıfız, özür diliyoruz çünkü uygun adım yürüyemiyoruz, özür diliyoruz çünkü başörtülüyüz, özür diliyoruz çünkü çember sakallıyız, özür diliyoruz....binlerce defa..kimden? ...neden?niçin?...
özür dilerim ülkem. özür dilerim halkım. özür dilerim bakkal amca, özür dilerim müdür bey...
25 Eylül 2011 Pazar
yaz bitti.
yaz bitti.
eylül ne büyük sıkıntıdır ruha
kapanmak zamanıdır tohuma ve insana, toprağa.
yorgunluğun hayatındır,
coşkunluğun sonsuza!
sitem kula
naz dosta
dua Allah'a
selam İstanbul'a...
yaz bitti.
eylül ne büyük sıkıntıdır ruha
kapanmak zamanıdır tohuma ve insana, toprağa.
yorgunluğun hayatındır,
coşkunluğun sonsuza!
sitem kula
naz dosta
dua Allah'a
selam İstanbul'a...
yaz bitti.
23 Eylül 2011 Cuma
eylül
"Şems gibi izhâr olur her kimde var envâr-ı aşk
Âşikâre yanmalı âşıklara ihfâ nedir"
şemsi taklitten öteye geçemez hiçbir celalettin
ve şairin kelimeleri gibidir...
aşk gece kervan basan aslan sürüsü
talan olmayacak ise gönül şevk niyedir?
sözlerin ötesi laf gürültüsü
eylül gelmiştir ...
ilk titremesi insanın yaz sonrası
hasta mı oldum kuşkusu...
anneni bir parça daha hatırlarsın eylülde
toprağın altında yahut üstünde olduğu fark etmez
mucizeden gelen çocuk her mucize ile karşılaştığında...
celalettin de bilir...
çekiç sesleri
kuş ötüşü
araba kornası
vapur düdüğü
bir parça o'dur artık...
sigaranın dumanında gizlenen
patavatsızca söylenen
...
şarabın yanında peyniri efdal kılan ondan kalanlardır
ve o olmasa dahi bilmektir...sevebilmektir...bile bilmektir..
ihtimaller dahi güzeldir
en büyük muştular dolusudur hayat artık
umut öteki dağın berisi değil;
vapurda sağında oturur...
istanbul bir parça küçülür hani gözünde...
kalbi büyürken insanın...
yine yine ve yine...
tekrar tekrar ...
virdleşir kelimleeri beyin kıvrımlarında
şaraba banar kutsarsın yalnızken
mumlar yakar evin içinde ararsın bazen
zira yoktur...
eylül sahi ya... önü ağustos ardı ekim gibi..
"seni zalim edemem Hakk'a havale...
...
düştüm yine sahil yok bir bahri melale..."
Toprağın babası yine yetişir ve okşar saçlarımı
ağladığım günler gelir ardından
Hayber'in, Kufe'nin ve Tebük'ün...
Taif gelir susarım...
ve
Eylül gelmiştir.
Dip not: aşk yaşamaktan iyidir.
19 Eylül 2011 Pazartesi
cennet ve cehennem ne kadarda yalnızlık doludur
kalbi delip geçen nice anlar vardır ki kelimelerden bildiklerimiz yetersiz kalır
yeni diller, yeni sözler ararız. bulamazsak ağlarız...ya ağlayamazsak? ya yazamazsak? suskunluğu nedendir vaizin?
kelimeler ambargoludur!? aziz kitle!
....
cennet ve cehennem ne kadarda yalnızlık doludur
meğer ki sen yoksan!
araf ise ne kadar uzaktır sana,
seni özlemek için inşa edilmiş ezeli kuleler
çehren ne kadar da efdaldir hepsinden
güneşten ve aydan bahis açmak yerine
hatıratına kaldırılır
kadehlerde şarap ki
terinden toprağa düşen bir damladan almiş kokusunu...
----
yeni diller, yeni sözler ararız. bulamazsak ağlarız...ya ağlayamazsak? ya yazamazsak? suskunluğu nedendir vaizin?
kelimeler ambargoludur!? aziz kitle!
....
cennet ve cehennem ne kadarda yalnızlık doludur
meğer ki sen yoksan!
araf ise ne kadar uzaktır sana,
seni özlemek için inşa edilmiş ezeli kuleler
çehren ne kadar da efdaldir hepsinden
güneşten ve aydan bahis açmak yerine
hatıratına kaldırılır
kadehlerde şarap ki
terinden toprağa düşen bir damladan almiş kokusunu...
----
25 Ağustos 2011 Perşembe
yalnızlık
apartmanın merdivenlerini çıkıyorum. akşam vakti. yemek kokuları , insan sesleri... yabancıyım kendi evimde... sanırım sıkıldım. evet yeterince sıkıldım. spor salonları insanı mutlu yapmaya yetmez. sadece anı geçiştirdiği ama derinleşemediği bir flörtten farksızdır. çok eğlenirsin ama ağlayamazsın beraber.
kütüphanem dağılmıştır. her kitap her yerde. ve her fikrim her yerde... dağılmış bir zihin için olabilecek en kötü şey olmuştur. yalnızlığüa alışmıştır. zira tek kişilik kurguluyordur hayatını farkında olsun olmasın...günler değil ömürdür geçen ve her nefes spor salonundaki her hareketten daha önemlidir.
felsefe okumayalı, tarih tartışmayalı aylar geçti. hiç bir -izm i kabul etmediğimi bağırmayalı ise sağlam 3 yıl olmuştur.
gidip gördüğüm yerlerden gurbet getiremedim
kuşlar uçmazlar oralara buradan
istanbul'u bırakamaz sokağın kedisi
vapurun düdüğü
mahallenin delisi
sokağın kerhanesi
evimin karşındaki sinagog
bir üst sokaktaki kilise
ve bilmem kaç metre ötedeki cami
en güzeli kendi evimdir.
zira yalnızdır.
kendime en uzak olduğum yer...
sahi ya. tam da şiirin ortasında yakalayıverdi beni. ben bana en çok yalnızken uzağım. ve bütün yabancı şarkıların bütün sözleri bunu yüzüme vurmak için yazılmış. eskiden olsa vaizden, kürsüden ve ali mezinani'den bahsederek geçiştirebilirdim günleri. artık yetmiyor. bana hayat rehberi olmayacak kadar dolu söz ile doldurmuşum kafamı. unutmam lazım. alel ade tv kanalları açıyorum. daha az mum yakıyorum, floresan lambalar altında oturuyorum. ve evet itiraf, lüks sayılabilecek bir de TV satın aldım. EbuZer 'in görmemesi gereken ....Ne demişti? Sahi? Beni Kayzer'in tahtına oturmaktan...
Aynul Kudat Hemedani'nin ne kadar söz varsa hepsini unutmuşum. Yeniden mi başlamalı? Evet...Her kim aşık olur ve onu gizlerse...ve o şekilde ölürse...evet cennet...hayır farz hayır sünnet..belki vacip...ah! usul-u fıkıh nasılda kafa karıştırır. Roma da ifade veren bir "vatandaş" gibi hissetmek kendini. Sabit metinleri okumak zorunda kalmak. Hem de HAK ararken....Ne kadar da abestir.
Ellerimi açmadan da dua edilir zira. Ve bütün sözleri terk edip içinden gelen kelimelere bırakmalı sesleri....Ah ne diyorduk? Yalnızlık evet...yazarın kafası karışıktır. Kusura bakmayın çok çalışıyorum hakikaten çok...
Yatağımın hep bir yanı boştur. Yalnızlığımı hissetmemk adına çapraz yatıyorum.İkinci yastık sevgilim yerine geçiyor..
Boştur abestir bundan şikayet etmek...Ne diyordum..Hiç birşey. Çok susadım...Her kim tatlı bir su içtiğinde...bir parça serinlik hissettiği an dudaklarından boğazının içine doğru...Hatırlasın..........................................................ve bir parça da yansın...........................
kütüphanem dağılmıştır. her kitap her yerde. ve her fikrim her yerde... dağılmış bir zihin için olabilecek en kötü şey olmuştur. yalnızlığüa alışmıştır. zira tek kişilik kurguluyordur hayatını farkında olsun olmasın...günler değil ömürdür geçen ve her nefes spor salonundaki her hareketten daha önemlidir.
felsefe okumayalı, tarih tartışmayalı aylar geçti. hiç bir -izm i kabul etmediğimi bağırmayalı ise sağlam 3 yıl olmuştur.
gidip gördüğüm yerlerden gurbet getiremedim
kuşlar uçmazlar oralara buradan
istanbul'u bırakamaz sokağın kedisi
vapurun düdüğü
mahallenin delisi
sokağın kerhanesi
evimin karşındaki sinagog
bir üst sokaktaki kilise
ve bilmem kaç metre ötedeki cami
en güzeli kendi evimdir.
zira yalnızdır.
kendime en uzak olduğum yer...
sahi ya. tam da şiirin ortasında yakalayıverdi beni. ben bana en çok yalnızken uzağım. ve bütün yabancı şarkıların bütün sözleri bunu yüzüme vurmak için yazılmış. eskiden olsa vaizden, kürsüden ve ali mezinani'den bahsederek geçiştirebilirdim günleri. artık yetmiyor. bana hayat rehberi olmayacak kadar dolu söz ile doldurmuşum kafamı. unutmam lazım. alel ade tv kanalları açıyorum. daha az mum yakıyorum, floresan lambalar altında oturuyorum. ve evet itiraf, lüks sayılabilecek bir de TV satın aldım. EbuZer 'in görmemesi gereken ....Ne demişti? Sahi? Beni Kayzer'in tahtına oturmaktan...
Aynul Kudat Hemedani'nin ne kadar söz varsa hepsini unutmuşum. Yeniden mi başlamalı? Evet...Her kim aşık olur ve onu gizlerse...ve o şekilde ölürse...evet cennet...hayır farz hayır sünnet..belki vacip...ah! usul-u fıkıh nasılda kafa karıştırır. Roma da ifade veren bir "vatandaş" gibi hissetmek kendini. Sabit metinleri okumak zorunda kalmak. Hem de HAK ararken....Ne kadar da abestir.
Ellerimi açmadan da dua edilir zira. Ve bütün sözleri terk edip içinden gelen kelimelere bırakmalı sesleri....Ah ne diyorduk? Yalnızlık evet...yazarın kafası karışıktır. Kusura bakmayın çok çalışıyorum hakikaten çok...
Yatağımın hep bir yanı boştur. Yalnızlığımı hissetmemk adına çapraz yatıyorum.İkinci yastık sevgilim yerine geçiyor..
Boştur abestir bundan şikayet etmek...Ne diyordum..Hiç birşey. Çok susadım...Her kim tatlı bir su içtiğinde...bir parça serinlik hissettiği an dudaklarından boğazının içine doğru...Hatırlasın..........................................................ve bir parça da yansın...........................
25 Temmuz 2011 Pazartesi
bana
"bana istediğinizi yapabilirsiniz, yeterki öncesinde bana, beni sevdiğinizi, söyleyin"
izlediğim bir filmden aklıma saplanan bir cümle...düşünülmeli...
insanın en güzel duygularıdır sömürülmeye açık olan. bu beden zırhının en hassas yeri saol göğüs tarafıdır. kırılgan ve nazik. kolay yara alabilen ve geç kapanan. melhemi yalnızlıktır ekseriye.
"men bo tenhayi hodem ve hoşem*..." ah ne büyük bir yalandır.
*kendimle yalnızım ve mutluyum...
izlediğim bir filmden aklıma saplanan bir cümle...düşünülmeli...
insanın en güzel duygularıdır sömürülmeye açık olan. bu beden zırhının en hassas yeri saol göğüs tarafıdır. kırılgan ve nazik. kolay yara alabilen ve geç kapanan. melhemi yalnızlıktır ekseriye.
"men bo tenhayi hodem ve hoşem*..." ah ne büyük bir yalandır.
*kendimle yalnızım ve mutluyum...
20 Temmuz 2011 Çarşamba
VE bazen başlamak gerekir insanın virgüller sıraladığı cümlelerin sonuna
Ve ne güzel bir bağlaçtır.Meğer ki yeminler de edilir
Vav-ı kasemdir
Suskun bekleyişidir
Bebeğin anne rahminde
Dervişin çile hanede
Öğretmenin derste
Talebenin tahtada
Yolcunun terminalde
Vaizin kürsüde
İmamın minberde
Ve aşığın meyhanede, ki mescide gelmez…
…
Altmış altıya yapılmış kaç tane atıf varsa
Laleler dolusu…
Vav-ı kasemdir
Ve kelime dilde bekler pusularda
Kutsanmış emin beldeler açılacak kapıları bekler
Her kale bir fatihi
Her kalp bir seveni
Ve bekler…
Beklentisiz günden ve kayserin tahtında ankebut olmaktan
Kelimeler dolusu sıkıntısızlıktan…
Dönüyorum istanbul’a hepsi buyüzden. Ve uçağımın kalkmasına saatler var. Bir başına bekleyiş. Bütün tatil günlerini, plajda beklentisiz, boş ve düşüncesiz olarak geçirdim. Kandil gecesi olmasına rağmen çok da az dua ettim. Ve az konuştum, az güldüm, hiç ağlamadım. Beklentisizlik hastalığına müptela olmuş bir kalp. Gazeteci de gazete de yok ve…
Ne demiştim evet ve…ne güzel bir bağlaçtır, meğer ki yeminler de edilir.
Ve sen… Diye başlayan ne kadar şiirim varsa bugüne kadar hepsi şirktir aziz okuyucu. Vaizi kürsüden indirebilir, onu öldüresiye dövebilir ve…
Lakin olayın aslı öyle değildir. Nasıl anlatsam. İbn-i Arabi, Şems, Aynul Kudat Hemedani, Ali Mezinani, Gothe,Sadık Hidayet….Ne karmaşık isimler zinciridir…Bir tarif bekleme benden aziz okuyucu. Ne etrafına cami ne ağyarına maniyim. Vallahi.
Ve ne güzeldir. Yeminler edilir.
4 gün evet…tam 4 gün. Bu sıcak adada, Akdeniz’in ortasında kavrulmaktan ve yanmaktan başka bir şey yapmamış olarak dönüyorum. Akşam yemekleri, kahveler… Tebessüm provaları… Con kahvesi, ince pide ekmeği, bir parça ada zeytini… Ne efdal bir bekleyiştir. Herşeyi ama herşeyi unutmak ve hiçbirşey düşünmemek.
Aziz okuyucu en boş ne heyecansız günlerdir bugünlerimiz. Gümrük memurunun bana verdiği vesikayı saklamaktan başka da pek bir derdim yok gibi duruyor. Con kahvesi ne kadar da hafiftir, tıpkı boş beklentisiz bir hayat gibi…
Ve…Nizar Kabbani şiirleri için vakit erkendir. Gece olmadan dinlenmez. Ne çalmıştı radyo…
“Ada sahillerinde bekliyorum…”
Kıbrıs-17.temmuz 2011
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)