3 Ağustos 2014 Pazar

yeniden

başlamak...
hiçbir hatıranın yükünü taşımıyorsanız geride,
ne kadar rahat bir eylemdir.
nice yollar vardır yürünecek,
nice engeller vardır aşılacak,
nice kolaylıklar vardır imdada yetişecek.

ne okuyucu eski okuyucudur,
ne yazar eski yazardır.

hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...her zaman.
ırmak akacak.
aşık irfan ile yıkanacak.
susayan suya kanacak.
Mecnun Leyla'ya kavuşacak...
ne zaman mı?
başlayınca.

"ölür çün anadan doğan..."
bitmek ve hiçbir şey olabilmek niyeti ile.
be-namı TO! *

(*senin adınla)

23 Ocak 2013 Çarşamba

özlemek

sende senden olan bir parçayı
bedenin ya sol, ya sağ yanını...
bırakmak
eksik kalmak
tamamlanamamak
bir türlü rahat uyuyamamak aslında
...özlemek

sahiller uzar ve gider İstanbul yollarında ben
öteki yanında yüreciğimin...
hangi ayin
hangi amin
felah buldurur bana...
ah şu telefon tellerindeki rabıta
bağlar mı seni bana?
öteki ucundaki ses olmak da mı vardı?
ha cancağazım?

sabahları inatla ıslak saçlarınla çıkacaksın evden
ve biliyorum...
nazik ayaklarını yoracak yollar
vuracak bensizliği yüzüne yüzüne rüzgar
yetmezmiş gibi gecenin virdini...edecek tekrar
ve ben seni bu sahilde
çok ama çok özleyeceğim...
kimselere anlatamayacağım...
sana bile...


....

6 Ocak 2013 Pazar

hayli zaman geçmiş

Kendimi, burayı bazen daha çoğunu unuttuğum oldu... Tabiri caiz ise "dut yemiş bülbül" vari sustum. Dut "aşkı" karşılarken, bülbül ise bu satırları yazan ; vaiz ,ehli kelam& ehli kalem bendenizi karşılamakta...

Özetle medeni halimdeki değişikliğe doğru gitmiş bu ruh halimdeki değişiklik...Ev'li (tabi ki kendim gibi ikinci bir erkek ile), mutlu, bila etfal(çocuksuz) olarak hayatı devam ettirmeye çalışmaktayım...

Aziz okuyucu, umarım web linkleri arasında kaybolmadın, sırra düçar olmadın, yahut kaybolup gitmedin... Gözü ile temaşa kılana, okuyana, duyana, okuduğunu duyurana hürmetler...

Aklımda yeni bir yazı dizisi var aslında... Hafif vaaz modunda... Vaazlar ve ayinler... 2013 'te devam etmek üzere...

24 Haziran 2012 Pazar

özür

özür dilerim, ben senden çok hoşlandım. Hayır sanırsam...hayır, sanı değil bu. Emin olmaya yakın. Yakın zira yakabilirim...yani gemileri ardımda. Sevmek isterim ki seni, özür dilerim. Teşekkürler...ve iyi niyet telatileri yerine sarılabilmeli...sarılabileceğini bilmek değil mi aslolan? sevebileceğini bilmek gibi...
Published with Blogger-droid v1.7.4

20 Mayıs 2012 Pazar

peşimde melek...

kırdığım ne kadar kalp varsa,
aklıma gece takılı veriyor
hiçbir yapıştırıcı deva olmayacak...
biliyorum
öyle kalı verecek mezar üzerinde kırık taş
yapılamamış bir kaş
çıkmış göz
söylenmiş söz
yürek sayki köz.
...
"sevdiğim rahmet yeter artık inciltme kalbimi"
...
korkar olmuşuz bebeğin yüzümüze dokunmasından
sohbetten kaçar olmuşuz
davamız boşa çıkmış
kavgamız neden?
kimse değişmezmiş oysa...ben hariç
bilinse de öteden
beriden
peşimizden, koşarak kim bu gelen?
melek mi?
ve hermes'in taşıdığı
sözler, aslında hiç kimsenin ihtiyacı olmayan şeyler
tanrılar dağı kadar yalnızım.
melekut alemi kadar acayip, gözünde cahillerin
ve bütün bu seslerin
geri gelip kulağımda söyleneceği güne and olsun
ben seni sevmiştim,
sevmiştim sevgilim.

oysa uzak limanlar vardı aklında
hiç kimsenin görmediği
hiç kimsenin bilmediği
ve hiç kimsenin sevmediği...
o kadar keşfetmiştim ki seni
artık ölü vermiştin ellerimde.
kül rengi
ve sokak.
çek git! ve bırak!
kim sanırsın peşinden koşarak?
melek mi?
sahi...
son nefes, son durak...
ey hermes! ey ulak!
arz et.
ahval budur.
aşıkın maşuka sözleri, köze atılmış sudur
ben de ise körükler dolusu ateş...
kül rengi ve melek...
bilerek ve isteyerek
Musa Nil'den geçer
ben ise senden...
peşimde melek...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

başlamak

beklemek
bıkmak
sonra tekrar ...tekrar...
sebat son karar
hani olur da
muzaffer olursa bu firar
pişmanlık bir nefes solurda
tecrübe yanına kar
ben susmuş
ben susamış
ben kaçmış
ben...

tekrar...tekrar...ve tekrar
merhaba

6 Ocak 2012 Cuma

hani gece olurda

"Bu yollarda böyle yalnız gidilmez. 
Tipi olur boran olur kış olur. 
Gidilse de hedefe hiç varılmaz.
Şeytan olur, ifrit olur, cin olur."

hani gece olur da aklıma düşersin..hani sessizlikte el ayak çekilmişken... bize dinlenme vakti kılınmış bir vakitte...bu dizeler gelir sen gelirsin; uzak değil şah damarımdan yakınsın. yanı başımdasın. yastık ne kadar uzaksa başıma ; ve sol göğsüm ne kadar uzaksa kalbime...en fazla o kadar uzak ol lütfen...Yoksa...bu yollar böyle yalnız gidilmez...

11 Aralık 2011 Pazar

bir Şems çıka gelir bir gün batımında

her sabah, öğle ve akşam
yani hayatım olan bu limandan
günde üç vakit
üç insan
kaçıp boğulur rıhtımdan
yüzme bilmez kaptanları
gemilerin panama bandıralı
ve
kimi yükler boşaltır...
büker belimi, eşekler yükü
bir Şems çıka gelir bir gün batımında
yakar kitaplarımı
alır yüklerimi omuzlarımdan
eşekler yükü...
kitap
ve ben de kaçarım
sınırına Meksika'nın
doğru söyleyen adamların toplandığı onuncu köye
Şems'in peşine düşerim
meğerki isra olsun
kişinin sevdiğine vuslatıdır miraç
aşık maşuk'a aç
bütün panama bandıralı gemiler dolusu
hafifler ruhum
çocuklar neşesi...
farzı muhal; yelda gecesi
bekleyiş
akrepler dolusu...
Şems'de gider ben de gidebilriim
bir panama bandıralı gemi ile
panama'dan uzaklara bile!
okyanuslar dolusu hasret
şaşkın kafile
hani biter elbet
son taksimi ayinin
aminler dolusu.

4 Aralık 2011 Pazar

melek gönderin!

çok! melek gönderin!
...
yol
çöl
ırmak
bela!
...
yezid
riya
fitne
kerbela...
...
henüz kundakta
ok saplanamayacak kadar ufak boğazına
sıyırıp geçen merhametin kaçtığı andır şehirden çöle...
...
attan düşene kadardır yiğidin hası
ve gözlerinin içine kimse bakmamıştır...bakamamıştır...
yiğidin gözüne bakamaz düşmanı
uzaktan sözler ve oklar fırlatırlar zira...
yol yol olsun düşsün zeynep vari yollara
ve şahid olsun süccad vari sözlere
yarın onudur haram olan ayın.
ağlamak gerektir.
cibril koşup haber etmeli...
çok...çok...melek gönderin...
haber etsin...

20 Kasım 2011 Pazar

büyüsem büyüsem

vav-ı kasemlerin ardı sıra gelen şeyler olmuştur hayatımızda
ve isimleri...
arkamı dönüp bakıyorum
omzumda bir el
daha önce kalbime dokunmuş olan
defalarca
ve babam
korur beni göğün ve yerin / altında ve üstünde ne varsa.
"babamın gölgesi koruyor beni
oh ne güzel şehir bu eski şehir!"
....
kucağına alıp sevemese de artık beni
bilir 5 yaşımın bütün düşlerini
Bağdat, Diyarbakır ve Kufe'den bahsederdi
düşlerimi süslerdi
Ebu Turab'ın sözleri
mızraklar, kılıçlar, dik bir duruşun ardında saklı olan
Musa'nın hikayesini ilk senden dinlemişimdir
ve nice Beni İsrail peygamberlerinin başına gelenleri
ve hep korurdu kelimelerin...
ardımda bıraktğım gidenleri
o en umutsuz anımda gelmelerin
söylediklerin...
...
tekrar çeksen kılıcını?
ve çağırsan var mısın kesilmeye?
varım diyemesem de..
boynumu uzatsam
İsmail'i taklit edebilsem?
"...kesseler de akmaz kanımız..."
öpsem şimdi soğuk bir yüzeyi
hürmetle
alaca karanlığında akşamın
hani kimseler görmezken
kimseler gitmezken
herkesler korkarken...
eğilsem
öpsem
çatlak dudaklarım
selvi ağaçları altında
...
babamın gölgesi hep üzerimde iken
büyüsem..büyüsem...

13 Kasım 2011 Pazar

gidip geri gelmeyen bütün süvarilerin ardından



o günün ardından
ve savaştan süvarisiz dönen her atın üzerinde onu aradılar
ve her susuzluğun sonrası tatlı bir suyun içiminin ardından onu andılar
"bakın! bakın!..." dedikçe mağripteki ağıtlar
yüzlerini çevirdiler görmemek için...
daha fazla üzmemek için kalbi bazen bakmamak gerekir
zira
gözler önce kirlenir kalpten
ihaneti gözler
hırsızlığı eller yapar
yalanı dil söyler
kalem sadece yazmaz..
yaşatır da...
atlar süvarisiz döner...
her at süvarisinin oğullarına miras bıraktığı hikayeler taşır
ve cennetin rüzgarı atın iki kulağının arasında esmeye devam eder..
ve atlar süvarisiz döner...

23 Ekim 2011 Pazar

sayıların ardına gizlenir acılar

hiç bir ideoloji kitleden bireysele inemeyecektir...ve sayıların ardına gizlenecektir bütün bireysel acılarımız.
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez sıkıntılarımız vardır coğrafyamda. kimse silah=namus denklemini bozmaya cesaret edemez. zira o kadar yürekli değilizdir aslında. kıllı göğüslerimiz, kollarımız, adelelerimiz değildir oysa bizi "adem" kılan. yüreği pala olanlara pala remzi denirDİ bu topraklarda.

adele kuvvetinden beslenen orman kanunları arasında kaybettiğimiz şey ne kültürümüz ne ananemiz ne başka birşeyimiz....bir kadın yazar şöyle feryat ediyordu..."bu ülkede hiç bir şeye inanamayan insanaların sayısı öyle arttı ki..."

kendine bile inanamayan, inanmayan bir ülkenin...inanmayı unutmuş insanları olarak yaşıyoruz. özür diliyoruz gün içinde binlerce defa...özür diliyoruz çünkü Kürt'üz, özür diliyoruz çünkü aleviyiz, özür diliyoruz çünkü eşcinseliz, özür diliyoruz çünkü transeksüeliz, özür diliyoruz çünkü şişmanız, özür diliyoruz çünkü zayıfız, özür diliyoruz çünkü uygun adım yürüyemiyoruz, özür diliyoruz çünkü başörtülüyüz, özür diliyoruz çünkü çember sakallıyız, özür diliyoruz....binlerce defa..kimden? ...neden?niçin?...

özür dilerim ülkem. özür dilerim halkım. özür dilerim bakkal amca, özür dilerim müdür bey...