20 Mayıs 2012 Pazar

peşimde melek...

kırdığım ne kadar kalp varsa,
aklıma gece takılı veriyor
hiçbir yapıştırıcı deva olmayacak...
biliyorum
öyle kalı verecek mezar üzerinde kırık taş
yapılamamış bir kaş
çıkmış göz
söylenmiş söz
yürek sayki köz.
...
"sevdiğim rahmet yeter artık inciltme kalbimi"
...
korkar olmuşuz bebeğin yüzümüze dokunmasından
sohbetten kaçar olmuşuz
davamız boşa çıkmış
kavgamız neden?
kimse değişmezmiş oysa...ben hariç
bilinse de öteden
beriden
peşimizden, koşarak kim bu gelen?
melek mi?
ve hermes'in taşıdığı
sözler, aslında hiç kimsenin ihtiyacı olmayan şeyler
tanrılar dağı kadar yalnızım.
melekut alemi kadar acayip, gözünde cahillerin
ve bütün bu seslerin
geri gelip kulağımda söyleneceği güne and olsun
ben seni sevmiştim,
sevmiştim sevgilim.

oysa uzak limanlar vardı aklında
hiç kimsenin görmediği
hiç kimsenin bilmediği
ve hiç kimsenin sevmediği...
o kadar keşfetmiştim ki seni
artık ölü vermiştin ellerimde.
kül rengi
ve sokak.
çek git! ve bırak!
kim sanırsın peşinden koşarak?
melek mi?
sahi...
son nefes, son durak...
ey hermes! ey ulak!
arz et.
ahval budur.
aşıkın maşuka sözleri, köze atılmış sudur
ben de ise körükler dolusu ateş...
kül rengi ve melek...
bilerek ve isteyerek
Musa Nil'den geçer
ben ise senden...
peşimde melek...

Hiç yorum yok: