29 Ekim 2010 Cuma

tesbih, ateş ve derviş

çok kelime var dilimde ey sözlük... ve gecenin saat 02.00 si olmuş. aklımda hep yalnızlık sözleri...tenhada hissedilmiş ne kadar pis duygu varsa...eskiden karşımdaki insanlara kızardım. artık kendime küfürlerim...

tesbihi tutan elim
ahşabın donuklaşmış hali idi dua da
ve ışık,mumlar dolusu akarken demin
damarlarından yatağına
kirletirken namussal oyunlar ile kendini
en çok aklın sağlığında
ve yahut döşeğinde ölümün
son hıçkırık...
penceremin buğusuna
çocukça yazdım...
alnımın yazısına...
"hiç" deyip durdum.
"Hak" dedi dilim
ve çarpar kalbim...

şimdi devir ey çocuk...
Antony & The Johnsons  yahut Itri dinleme zamanıdır
madem gecedir
ya sevişilir ya secde edilir bu vakitte


yağmur tekrar tekrar yağacak...
fiyatları düşsün diye raflardaki sebzelerin
ve prof.dr. bilmem kim...
yırtacak bütün tezlerini
kulak kesilecek koca karıların sözlerine
terk edecek vali konağını
ağa çiftliğini
öğrenci kitabını
vaiz kürsüsünü
fahişe "mektebini"
eşkiya kervanını ...
terk edecek
düşecek peşine bir muştunun...
"hiç" diyecek Galip Dede...
ve Hallac-ı Mansuru bir kez daha anlatacak babam...

tabutlar boşa kalkacak dünyadan
yeniden can bulacak 21. yy. da derviş
alış veriş merkezlerinden kovulacak Meryem...
çarmıhtan kurtaracak Ruh-ul Kudsün oğlunu....
uçacak keder, uçacak elem..
"elem neşrahleke..." tekrar salınacak minarelerinden
kisra yıkılır..çatlamış duvarlarda ki ölçeği kaçtır depremlerin
kaç kişi iman edecek havarilerinden?
teknisyenler mi incelmeli ve öyle mi iman etmeliyiz?...

yani Ruhul Kuds tekrar gelecek
ve tekrar gidecek
ve Ali...
binbir kıyafet değiştirecek...
derviş secde de son bekleyişinde
....

1 yorum:

Adsız dedi ki...

herzamanki gibi içten bir serzeniş...