günler geçti...
zaman ise en hızlısı hareket eden herşeyin...ışıktan hızlar ötesi...algının bittiği yerdir. sabrın ve mohr 'un çatladığı andır zamansızlık. ah ne sıkıntı! kalbi ne kadar yoruyor.
oysa kızmalıyım kendime. ideolojilerimi ve bütün inandıklarımı önce kendi kendime sarstım. sonra ise hepsini aylık belli bir meblağ ve ufak bir itibar karşılığında sattım. herşeyi boş verdim. kimseyi "takmadım". tabiri 4 mezhebe göre de caiz ise...
en çok kalbi temiz olarak bana gelenleri üzdüm. kötülerle savaştım. yenilsem de umurumda değil ya...hesabı soracak olan var zira. ve bir çok işimizi havale ettiğimizi sanarız ; oysa ellerimizdedir kaderimiz. bazen ise iki dudağımız arasında. sahillerde dolaştım. yazmadığım günlerde hoş bahçelerde gölgeliklerde ve sıcak kalorifer peteklerinin yanında ter attım. özetle herşeyden el etek çekmedim. ama kendime çok sarıldım. kendim kendi kendine. ah masturbasyonel bir silahdır şu ego. ne kadar da yoruyor bedeni; yine bedenden çıkıyor oysa...bir paradoks mudur seks?
boş verelim bu felsefi kelamları. secde anındaki huzuru unuttuğumu fark ettim. ne kadar uzağım kendime. hiç bir tını hiç bir müzik ve hiç bir güzel çehre aklımı başıma getirmiyor.
dört tekerli bir arabanın içinde idim. ilk mekanım bir birahane oldu. yeni bir arkadaşımla oturduk. ilk cinsel ilişkilerimizden bahsettik. oysa hiç cinsellikte konuşmadık. içim sıkıldı. sadece sin kaf ettim demek bile utanç verdi o an bana. küfür etmeyi bir an durdurdum...durdum ...dum...
bıktığımı fark ettim. önümüzdeki kurban bayramında ümre için program yapmayı düşündüm. beytul maktisi ve beytullahı ziyaret etmek geldi aklıma. ....
ve eski bir kaç hoşlandığım insan...ah erkekler...kendi hemcinslerim...ah kadınlara öykünen erkekler dünyasında...
kafam karışık patron
bu rapor yetişmeyecek
nazımdan şiirler okusak olur mu?
hiçbir söz diğerine ,söz bitişmeyecek!
bir kelime beni de bulur mu?
pardon
patron?
....