30 Ağustos 2008 Cumartesi
anne'ler dolusu kelime
boş mezarlara
sadece ülkemin kadınları ağlamaz!
biliriz okyanus ötesinden gelen
metal kuşların bıraktığı bombaları
"ufak çocukları ufak mermiler ile öldürürlerdi"
yalanı bir teselli sağlamaz
ve eskiden son nefesini verirlerdi
ve öleceklerini bilirlerdi
...
şimdi son ve ilk nefes ne kadar da yakın bir birine
küçük bedenler için küçük mezarlar kazılmış
üstlerine bir mezar taşı...
belli belirsiz, silik isimler yazılmış
gölgede bütün bayraklar nasıl aynı renkte ise
bizimde hikayemiz biraz öyle...
"ufak çocukları ufak mermiler ile öldürürlerdi"
ve ufacık mezarlara gömerlerdi
ama sadece
cesetlerini bulabildiklerini
bilinmeyen savaşlarda
ve bilinmeyen soy-lu-kıyımlarda
insanlar cesetlerini gömerlerdi-kargalar misali-
şimdi...
insanlar nefes alırken...
ve göğüsleri inip kalkar iken
ve anneler boş mezarlarda
...
nerede olduğunu bilmediği
çocukları için
ne zaman dineceğinin bilinmediği...
göz yaşları için'
de...
21 Ağustos 2008 Perşembe
missing...
like singing old songs, but stil forgetting the same refrain
at least music must help reducing my pain
even i don't know will it work or not?
here summer has not finished yet, it's still hot...
i know
how much cold there
try think and feel as i do here
no words in my mind to say, except such;
just i miss u much...
21 august -istanbul
19 Ağustos 2008 Salı
spending days
all the experiences lost the meaning
if love still exist what for?
i need a window on my wall for seeing
what makes my heart exist
upon of the land
down from sky
i know...my love is just at side-by
never think of end
never think of infinity
as careless in dignity
when you are far away from me
close to north of the world
and my feelings do not know the borders
do hearts have customs?
if yes...
you are a smuggler
if no...
no need to waste time for coming together
with in/out dreams
do you really, still belive the world looks like it seems...
to be?
I saw your soul
more than close to me...
(istanbul 19th August)
16 Ağustos 2008 Cumartesi
Su'dan sebebsizlikler ile tüm ayrılan ruhlara ithaf olunur...
Just destiny
That s just pain in my eyes
No more tears
No more songs from east away
I have words that i want to share
Your name with in
My sense
And my sentences
Missing u as much as my childhood
At unforgettable memories
So soft, so nice and so good
And the days are passing so rapidly, nowadays
Does it have to be something from u at all face?
There must be a difference in any case
Did any one let my tears go down before
Like u mentioned “how much we can be sure?”
Up to our fate…
No logic
No reality
Just destiny
15 Ağustos 2008 Cuma
loneliness & waiting
Your last words and my impatience
It 's time to learn the colourness
Sorry my heart
It's not the time of hopelessness
No words to waste in art
However hours away from me
You make my dreames colourful
Never forget you words
How we are wonderful...
And here in Istanbul
Wind is same
Sea is same
People are same
Gulls are same
...
Except you are hours away
13 Ağustos 2008 Çarşamba
yorumsuz...
as old songs...
during the times holding your hands
"nice days...nice days..."
like the night we passed our ways
however all neurosis that we counted from the past
we are still young and we haven't say our words for last
till the breath that u felt from my skin
as sweating together
with or with out kisses
take the time over
and your head to my shoulder
let the nice days pass...
so slowly, but kindly
so few to spend
so much to save...
let them pass on my shoulder
the words that others say whatever
neither olds nor youngs
as old songs
just love remains...
11 Ağustos 2008 Pazartesi
kalem tutan parmaklar...makina çarkları arasında sıkışınca
Beyin ile bağlantısı kesilmiş ellerimle yazıyorum...
Suya iz bırakan ve deniz üstünde adım adım ilerleyen
Dün gelmiş
Bugün geliyor
Ve yarın gelecek olan
GÜNEŞ
Kalbime ferahlık ve darlığı ard arda veren
Ciğerleri müvellidülhumuza ile doldurup ona can veren
NEFES
Ve sabahı gündüze bağlayan seher
Gündüzü sabaha bağlayan akşam
Doğu'nun ve Batı'nın kentleri
Ve bütün Kuzey'in ve Güney'in düşünürleri
Mantık yürüten
Sevk-ül Ceyş veren...
Feylesofları!
AŞK DEYİNCE
veyahut AŞK DEĞİNCE
NİÇİN KAPANIR AĞIZLARINIZ
VE PARAM PARÇA OLUR RİSALE VE KİTAPLARINIZ?
insan...unutan ve isyan eden!
yalnız...
yalnız...
yalnız...
kırıntılar...
"Est" eki ile biten mısralarda
Hep bir keskinlik
Ve kesinlik...
Kıvrılıp giden yazı
Akıp giden kağıt
Susup giden ben
Akrasını dönen sen
Her buse ve her neşe
Pür buse ve pür neşe
Aramızda bir yerlerde...
Birgün sen de kaldır gözlerinin kapakalrını
Ve bak güneşe
Kendi ülkende
Hani kuzeyde...
Benim ülkemde
Hani hep daha güneyde...
Bir daha
Ama İstanbul'da yine
yine...yine...yine...
Altı minare gölgesi
Üstü gök kubbe
Kollarımın altında sen
Atıp duran göğüs kafesimde
10 Ağustos 2008 Pazar
"vaazlar ve monologlar'a" ufak bir ara
Sadece kendi benliğine kırbaç indirmek...
Havaya kalkan burnunu toprağa sürtmek için kendi kendini...yine kendisinin uydurduğu bir görevden azlediyor...İkinci (ve her ikinci gibi ne zaman geleceği belli olmayan) bir karara kadar...
Vaiz kürsüden...
Yani kürsü süsü verdiği...Mesih'den taklit ettiği kayalardan...
Beyin kıvrımları arasında ağır ağır iner...
Etekleri çamur ve balçıktır...
Yukarı da ise ne kadar temizdi elbisesi
Ve herşeyin eskisi
Değiştirilir iken yenisi
Alır yerini...
Bilmem kaç taksite alınıyor derviş hırkaları şimdi?
Hırka yerine polar kazaklar giyiliyor
Çokca terletse de...
Vaziyet idare ediliyor
Ve vaiz kürsüden iniyor!
Cennet - cehennem arasında kurulu kulelerden kimler bakıyor?
Kadınlardan yüz çevirip
Erkekler arasına girip...
Bir kez daha soruları unutuyor..
Ve vaiz kürsüden iniyor!
Derviş dönüyor ve dönüyor...
Mevleviler neylerini kırıyor tam dördüncü boğumun sonundan
Ve dördüncü selamın hemen arkasından...
Ve bir hançer
(bu şiirin ve'lerindeki vav lar misali...)
Saplanıyor vaizin egosunun kalbine...
9 Ağustos 2008 Cumartesi
After "Mahmoud Darwish".../ Mahmud Derviş'in ardından ...(1941 - 2008)
"This is your name -- a woman said, and vanished through the winding corridor
There I see heaven within reach.
The wing of a white dove carries me towards another childhood.
And I never dreamt that I was dreaming.
Everything is real.
I knew I was casting myself aside . . .
and flew.
I shall become what I will in the final sphere.
And everything is white .
The sea suspended upon a roof of white clouds.
Nothingness is white in the white heaven of the absolute.
I was and was not...."
6 Ağustos 2008 Çarşamba
vaazlar ve monologlar 1298-1296 = II
5 Ağustos 2008 Salı
vaazlar ve monologlar 2-1=I
Bir de eline bir mikrofon almış. Sanki çok önemli şeyler söyleyecekMİŞ GİBİ
Ve elindeki kitap ile notları unutmaması gereken kelimeler varMIŞ GİBİ
Ve kitle...
Aslında var yahut yok MUŞ GİBİ
Hayatımız gibi...Özetle "mış gibi" yaşadığımız için...
Bu da bir yazı dizisinin ilk basamağıyMIŞ GİBİ
not defterime bir şeyler düşmeyi bırakıyorum. şimdi...
resitaller eşliğinde yazacağım...
yine tek başıma odamda ve yalnız...
Vaazlar & Monologlar...